top of page

Adli Yakalama - Makale ve İncelemeler

Yazarın fotoğrafı: AdminAdmin

Makale ve İncelemeler

Av. Ömer EROL- Adli Yakalama ADLİ YAK

 

ALAMA GİRİŞI- KAVRAM OLARAK YAKALAMAYakalama, bir kişinin hâkim kararı alınmış. Olmamasına rağmen, geçici bir süre için özgürlüğünün kısıtlanması demektir.Çok kısa süreli özgürlük kısıtlamaları "yakalama" sayılmaz1. Anayasamız "kişi hürriyeti ve güvenliğini" 19. maddede düzenlemiştir. Sınırlama alan-ları ise, ikinci fıkrada gösterilmiştir.İlk alan, "tehlikeyi önleme" alanıdır. "Küçüğün korunması", "toplumun tehlike teşkil eden bir akil hastasının" yakalanması buna örnek gösterilebilir.İkinci alan adli yetkilerdir: "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti" bulunan kişiler, kaçma veya delil karartma sebebi ile yakalanabilirler.Anayasamızın 19. maddesi 2001 yılında değiştirilmiştir (2001–4709): Yakalanan veya tutuklanan kişinin, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç, 48 saat ve toplu suçlarda en çok 4 gün içinde hâkim önüne çıkarma mecburiyeti geti¬rilmiş, kişinin yakalandığının derhal yakınlarına bildirilmesi mecburiyeti konmuş, Anayasa'¬daki kurallar dışında bir isleme tabi tutulanların zararının tazminat hukukunun genel prensip¬lerine göre", Devletçe ödenmesi kabul edilmiştir. II-YAKALAMANIN TÜRLERİ:Yakalama;a) Uzak bir tehlikenin önlenmesi için, b) Türk hukukunda kabul edilmiş olmamakla birlikte, hazırlanmakta olan, fakat henüz işlenmemiş bir suçun işlenmesini önlemek için veyac) Suç işlendikten sonra, şüpheli veya sanığın ele geçirilmesi için yapılır.Kabahatler kanunu bunlara “kontrol altında tutma” adı altında, sadece sarhoşluk kaba¬hatlerini işleyenleri kapsayan bir yeni yakalama türü eklemiştir.Önleme yakalaması ve muhafaza altına almaKamu emniyeti ve kamu düzeninin korunması için gerekli olan hallerde, suç işlenmiş olması bile, jandarma veya polis kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte tedbirler alabilir.Jandarma veya polisin idari görevleri arasında, “toplumu tehdit eden tehlikeleri önlemek amacı ile bireylerin özgürlüklerini kısıtlama” yetkisi de vardır. Ayrıca, kişinin vücudu veya hayati bakımından mevcut bir tehlikeden korunması için gerekli ise, o kişinin özgürlüğünün kısıtlanması, yani “muhafaza altına alınma”sı (Schutzhaeft) mümkündür.Muhafaza altına alma: Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı gereken kişiler; toplum için tehli¬ke teşkil eden akil hastası, uyuşturucu tutkunu kişiler veya serseri veya hastalık bulaştıra¬bilecek kişiler, kolluk tarafından yakalanarak, muhafaza altına alınabilirler (Yakalama Y 5h). 1) Tehlikenin önlenmesi; Kişinin emniyetinin sağlanması için özgürlüğü kısıtlandığında, 'önleme yakala¬ması’ndan bahsedilir.Önleme amacıyla jandarma veya polis tarafından gözaltına veya korumaya alman kişi, sebep ortadan kalktığı anda, geciktirilmeksizin serbest bırakılır.  2) Önleme yakalamasından sonra hâkimden karar alma sorunu; Gözaltına alınan kişinin bu durumunun kısa sürmeyeceği anlaşılırsa, jandarma veya po¬lisin, geciktirmeksizin özgürlük kısıtlamasının hukuka uygunluğu ve devamı konusunda hâ¬kimden bir karar almak mecburiyeti, Anayasadan kaynaklanan bir mecburiyettir (Ay. 19) ve kanunla düzenlenmelidir. 3) Muhafaza altına alınan kişinin durumu; Muhafaza altına alınan kişiye, bir yakınına veya güvendiği bir kişiye haber vermesi için imkân sağlanmalıdır. Anayasa'da 2001 yılında yapılan değişiklik ("2001–4709" m. 19) uya¬rınca değiştirilen Polis Kanununa göre, özgürlük kısıtlamasının amacını tehlikeye düşürecek olsa bile, yakınlarına haber vermek (No. 50,3) mecburiyeti vardır (PVSK "2002–4771" 13/5). Burada maksadı aşan bir düzenleme yapıldı¬ğını düşünüyoruz.Muhafaza altına alınan kişiye bunun sebebi, yakalamaya itiraz etme hakkı ve bu hakkı nasıl kullanacağı açıklanır (PVSK "2002–4771" 13; Yakalama Yon 6/11). TÜRK HUKUKUNDA YAKALAMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ I- OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE:Osmanlı imparatorluğunda yakalamanın tarihsel gelişimini 5 Recep 1296 Usulü Muhakematı Cezaiye Kanunundan önceki ve sonraki dönem için ayrı ayrı incelemek müm-kündür. 1) 5 Recep 1296 (25 Haziran 1879) Usul Muhakematı Cezaiye Kanunundan Önceki Dönem; İslam hukukunda suç işlemek şüphesi altında bulunan bir kişinin bu şüphe üzerine, ihti¬yaten özgürlüğünü sınırlandırma yargısal bir tedbir olarak değil, “idari ve siyasi” bir tedbir olarak kabul edilmiştir2. “Müttehimi ihtiyaten hapis” yetkisi “kadı” yanında keza “velayeti ceraim”e sahip diğer bir takım memurlara da tanınmıştı; “bu zevat bir nevi müddeiumumîler, müstantitler, zabıta memurları mesabesindedirler”3. “velayeti ceraim ashabinin” tutuklama konusunda sahip olduğu yetki ve takdir hakkı çok geniş olmakla birlikte, muhakkak kuvvetli suçluluk delilleri aranıyordu; soyut itham, sanığı tutuklamak için yeterli değildi. Mesela hır¬sızlık suçunda, çalınmış olduğu söylenen malın maliki bilinmiyorsa sanık cezalandırılamıyor; fakat sözü edilen malın gerçekten çalınmış mal olduğu ispat edilirse sanık, kaçmasını önlemek maksadıyla, malik bulununcaya kadar tedbir olarak hapsediliyordu4. Osmanlılarda, özel hakkın ihlal edildiği birçok durumda suçlunun tutuklanması gerçek kişilerin yetkisi dâhilindeydi. Sözgelimi gece vakti bir kimsenin misafiri tarafından bir şey çalınırsa ev sahibi hırsızı bulup yakalamak zorundaydı. Bir kervansarayda hırsızlık olmuşsa, orada bulunan halk, hırsızı tutmak zorundaydı. Bulamazlarsa diyeti veya tazminatı ödüyor-lardı. Daha genel bir hükme göre, bir kişi suç işleyip de kaçarsa, yakınları, o kişiyi bulup teslim etmek zorundaydılar. Bir başka kural da, sanığın oğlu, yoksa kardeşi, kefili, komşu-ları, ev sahibi vs. onu yakalamak zorundaydı. Ancak daha sonra komşu ve arkadaşlar bu yükümlülükten kurtarıldılar5.Suç işlendikten sonra başka yerlere kaçanları, kaçtıkları tımar ya da mülk sahipleri, yakalayıp hükümet adamlarına teslim etmek zorundaydılar. Bu kişilerde, onları, Kadı’ya götürürlerdi. Bir suçlu diğer bir sancağa kaçarsa, bir görevli onu getirmek için gönderilir, suçun işlendiği yerin valisi veya Kadı’sı, meslektaşlarından, suçluyu yakalayıp teslim et-melerini istediği bir belgeyi bu görevli kişiye verirdi. Eğer meslektaş bu dileği yerine getir-mezse, konu Sultan’a arz edilir ve Sultan, itaatsiz görevliye bir ferman göndererek, suçlu-nun yakalanmasını isterdi6.İslam hukuku kurallarının uygulanılmasına devam edilirken, 1839’da okunan Gülhane Hattı Hümayunu ile kişi özgürlüğü ve güvenliğinin teminat altına alınması amaç edinilmiş ise de bu özgürlüğün muhtaç bulunduğu yasal güvence getirilememiştir7.Muhakeme usulüyle ilgili birtakım hükümleri içermesinden ötürü memleketimizin ilk ceza muhakemeleri usulü kanunu sayılabilecek olan 13 Zilkade 1286 tarihli “Divanı Ahkâmı Adliye Nizamnamesi Dâhilîsi” ve 21 Zilkade 1286 tarihli “Dersaadet ve Mülhakatının İdaresi Muhakemesine Ait Nizamname”de şahıs hürriyet ve emniyeti konusunda yeni hiçbir hüküm içine almamıştır8. 1856 Islahat Fermanından söz edilmekle birlikte bunları güvenceleyecek hükümlere yer verilmemiştir. İlk kez 1876 Kanuni Esasiye’sinde, “Hürriyet şahsiye her türlü taarruzdan masundur. Hiç kimse kanunun tayin ettiği sebep ve suretten maada bir bahane ile mücazat olunamaz”(m. 20) denilmiştir. Söz konusu anayasanın 1909 değişik son cümle “ hiç kimse şer’ ve kanunun tayin ettiği sebep ve suretten maada bir bahane ile tevkif ve mücazat olunamaz” şeklinde değiştirilmiştir9. 2) 5 Recep 1296 Usulü Muhakematı Cezaiye Kanunundan Sonraki Dönem;1808 Fransız Ceza Muhakemeleri Kanununun değiştirilmiş bir çevirisi olan bu kanun sahip olduğumuz, modern anlamda ilk usul kanunudur. Kabul tarihinden itibaren birçok de-ğişliğe uğramış olmasına rağmen, yürürlükten kaldırıldığı 1929 yılına kadar anasistemini ko-rumuştur10. Bu kanunla yakalama kurumu da yasal düzenleme altına alınmıştır. 101. madde gereğince, memur veya vatandaş tarafından suçüstü halinde veya izlenerek yakalanan veya suç işlediğini gösteren bir halde bulunan kişilere karşı, eylem ağır cezayı gerektiren bir suç ise, ihzar müzekkeresi olmaksızın mümkündü ve yakalanan kişi, savcı huzuruna götürülmek¬teydi. Diğer hallerde ise, müzekkere bulunması koşulu vardı. Ayrıca gene aynı şartlar altında savcı eğer sanık aleyhine kuvvetli suçluluk emareleri varsa, onu yakalatıp( m. 37) gerekli iş¬lemler yapılmak üzere kendisini sorgu hâkimi önüne sevk edebiliyordu(m. 42). Sorgu hâkimi¬nin ihzaren getirttiği kişide, sorguya çekilinceye kadar( en çok 24 saat) tutukevine kapatılma¬yıp, gözaltında bulundurulacaktı( m. 88, 454)11.23.03.1339(1923) tarih ve 118 sayılı “Muamelatı İthamiyenin İlgası Hakkındaki Ka-nun” ile sorgu hâkimlerinin “cinayette lüzumu muhakeme kararı ile birlikte sanık hakkında gayrı muvakkat tevkif müzekkeresi isdar” edecekleri ve bunun “ahzü girift”(yakalama) ve “nakli mevkuf” müzekkeresi hükmünü taşıyacağı belirtilmişti12.  III- CUMHURİYET DÖNEMİNDE: Cumhuriyet döneminde ilk yapılan 1921 Teşkilatı Esasiye Kanununda, yakalama ile il-gili herhangi bir hükme yer verilmemiştir. 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu m. 72’de ise, “ka-nunen muayyen olan ahval ve eşkâlden başka bir suretle hiç kimse derdest ve tevkif edile-mez” denilmiş; ancak Akın’ın deyimiyle13 güvenlik konusunda, “Ülkemizde Habeas Corpus anlayışını” görebilmek için 1961 anayasasını beklemek gerekmiştir. 1961 Anayasası, bu konuda en gelişmiş hükümlere yer veren bir anayasaydı. 14. mad¬dede “herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme haklarına ve hürriyetine sahiptir” denilmekteydi. 1961 Anayasası, m. 14’ün gerekçesinde de, “tevkif ve yakalama ile ilgili 30. madde hükümleri dahi şahıs hürriyetini sağlayan garantilerdendir” denilerek14 kişinin dokunul¬mazlığı ile güvenliği arasındaki bağa dikkat çekilmekteydi15. Söz konusu 30. mad-dede ise “yakalama ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapı¬labilir; bunun şartlarını kanun gösterir. Yakalanan veya tutuklanan kimselere, yakalama ve tutuklama sebeplerini ve haklarındaki iddiaların yazılı olarak hemen bildirilmesi gerekir” de¬nilmekteydi. 1961 Anayasası m. 30/4, 22.09.1971 gün ve 1488 sayılı daha sonra da 20.03.1973 gün ve 1699 sayılı yasalarla değiştirilmiştir. Buna göre “yakalanan veya tutuklanan kimse tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç 48 saat ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev ve yetkilerine giren suçlar ile kanunun açıkça belli ettiği hallerde toplu olarak işlenen suçlarda ve genellikle savaş ve sıkıyönetim hallerinde, kanunlarda gösterilen süre içinde hâkim önüne çıkarılır; bu süre on beş günü geçemez. Kimse bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun kılınamaz. Yakalanan veya tutuklanan kimsenin durumu hemen yakınlarına bildirilir.1982 Anayasasının “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” başlıklı 19. maddesinde de, herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu belirtildikten sonra, koşulları yasada gösterilen belli haller ile yakalama veya tutuklama dışında hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılama¬yacağı öngörülmüş bulunmaktadır. 1982 Anayasası m. 19/3’e göre “hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir”.Tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre ha¬riç en geç 48 saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok on beş gün içinde hâkim önüne çıka¬rılacağı, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılama¬yacağı, bu sürelerin olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabileceği m. 19/4’de düzenlenmiştir. Bu fıkra 2001 değişikliği ile şu hali almıştır; Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu sü¬reler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.1982 Anayasası m. 19’un diğer fıkralarında ayrıca, yakalanan veya tutuklanan kişinin durumunun, kural olarak yakınlarına derhal bildirileceği(m. 19/5), her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahip olduğu(m. 19/7-I), haksız yakalama halinde zararın Dev¬letçe tazmin edileceği hüküm altına alınmıştır. ADLİ YAKALAMA I- "ADLİ YAKALAMA" KAVRAMI:Tutuklamanın mümkün kılınması ve dolayısı ile ceza muhakemesinin selametle ve em¬niyetle yapılabilmesi gayesi ile ve henüz bir tutuklama kararı ve dolayısı ile müzekkeresi ve¬rilmeden önce, sanığın kişi hürriyetinin kaldırılmasına "adli yakalama" denir. Yakalananın durumuna "gözaltında bulundurulmak" denildiği için, "yakalandı" yerinde çok defa gözaltına alındı denilmektedir.Adli yakalamanın gayesi sadece Muhakeme Hukuku gayesidir. O halde yakalama ceza olmayıp, vasıta olduğu tutuklama gibi, Muhakeme Hukuku işlemidir ve onun gibi bir koruma tedbiridir.Kişi hürriyetinin hâkim kararı olmadan sınırlanması demek olan yakalama ancak zo-runlu hallerde haklı görülebilir. Yakalanan kimse gecikmeden hâkim huzuruna çıkarılacaktır. Hâkim tutuklama kararı verirse, yakalama tedbiri sona erecek, tutuklama tedbiri başlayacaktır. Hâkim tutuklama kararı vermezse, yakalanan kimse serbest bırakılacaktır, yani yakalama ted¬biri yine sona erecektir.Yakalanan kimse, mukavemet ederse koşulların zorunlu kıldığı sınırı aşmamak üzere, zor kullanılabilir. Mesela eline kelepçe vurulabilir.Yakalanan kişi kolluğun elinden kaçarsa, kolluğun verebileceği "yakalama emri" (CMK 98/2) (yakalama müzekkeresi buna yakalama genel müzekkeresi demek daha doğru olur) ile tekrar yakalanması sağlanır ve tekrar yakalanan kişi, tutuklama müzekkeresi ile tutuklanan gibi, hâkim önüne çıkarılır ve gerekiyorsa salıverilir (CMK 98, CMUK 131/2). II- YAKALAMA ANI161) Yakalanan Kişi Bizce, "Sanık" Statüsüne Girer;Kişinin fiilen denetim altına alındığı an, yakalama anıdır. Yakalama yetkisinin doğması için, "kuvvetli suç işleme şüphesinin varlığını gösteren olayların" (CMK 100/1) ve "kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığı” (CMK 92/2), yani "kuvvetli belirti" mevcut bulunması gerektiğinden, adli amaçla yakalanan kişi, bizce "sanık" statüsüne girer.Yeni CMK ise, sanıklık statüsünü "iddianamenin kabulü" anından başlatmıştır (CMK 175/1). 2) “Yakalama, Gözaltına Alma, Durdurma, Kontrol Ve Denetleme” Ayrımı; Kısa süreli "durdurmalar", "yakalama" değildir. Kişinin, "fiilen denetim altına alındığı için, objektif olarak kendisini serbest hissetmediği an", yakalanmış sayılır."Gözaltına alma" hukuk durumuna girmek için ise, C. Savcısı tarafından ayrıca bir karar verilmesi gerekir (CMK 91/1)."Durdurma", "umma" derecesinde makul sebebe bağlı olarak, yolda giden araç veya ki¬şilerin hareketinin engellenmesi için hâkim kararı alınması gerekmez (Arama Yön 27/2)."Kontrol", durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkartılmaksızın, yok-lama biçiminde yapılır (Arama Yön 27/5). Özel güvenlik görevlilerinin de "kontrol" yetkileri vardır (Arama Yon 21)."Denetleme", belge veya ruhsat incelemek olup, kolluğun kanunları uygulamak görevi cümlesinden yaptığı denetlemelerdir (Arama. Y. 18). 3) Yakalama" Hukuk Durumunun Tespitinde Kullanılan Kıstaslar: Yakalamanın "ne zaman", "hangi anda meydana geldiğini" bilmek önemlidir,Yakalamayı tespit etmek üzere kullanılan ilk kıstas, "objektif ölçüttür: Makul ve orta zekâlı bir kişinin kendisini serbest hissetmediği andaki "fiili denetim altına alma" halleri, "ya-kalamadır"İkinci ölçüt, "tüm olayların birlikte değerlendirilmesi" kıstasıdır:Kısa süreli durdurmalar ve trafik kontrolü işin durdurmalar yakalama sayılmaz.Başka suçtan tutuklu veya hükümlü olan kişilerin, "diğer bir suçtan dolayı ifadelerine başvurulursa", hakların tekrar söylenmesi gerekir.Sucun işlendiği yerde rastlanan kişilere bilgi toplama amacıyla soru sorulduğunda, kişi kendiliğinden konuşursa, hak bildirmeye gerek yoktur. Suçun islendiği yerde rastlanan kişi (soru sorulmadan) kendiliğinden konuşmaya başlarsa, hak bildirmeye gerek yoktur. III- ADLİ YAKALAMANIN TÜRLERİ:Adli yakalamanın; suçüstü halinde yakalama, tutuklama kararı verilebilen gecikmede sakınca olan hallerde kolluğun kendiliğinden (re'sen) yakalaması, kimlik tespiti amacı yaka-lama, herkesin yakalayabilmesi, tutuklama kararına dayanan tutma ve kesinleşmiş, hapis ce¬zasının veya güvenlik tedbirinin infazı için Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen yaka-lama emrine dayanan yakalama (CGİK 19) gibi, yakalama türleri vardır (Ay.19/3, mülga CMUK 127).Anayasa, yakalamanın ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca (doğrusu teh¬like) bulunan hallerde yapılabileceğini belirtmiş, şartların kanuna bırakmıştır (Ay. 19/3). Su¬çüstü tabiri meşhut olan veya meşhut sayılan suç manasına alınmalıdır.Bu tür yakalamanın yapılabilmesi için, prensip olarak suçun «tutuklanabilir suç» olması lazımdır.Mülga Kanunumuzun “muvakkat yakalama” (CMUK. 127), Yeni Ceza Muhakemesi Kanunun "geçici" (CMK 90/1) adim verdiği yakalamanın üç sekli vardır: (a) herkesin yapa-bildiği suçüstü yakalaması, (b)kimlik tespiti yakalaması ve (c) tutuklama kararı verilmesi için yakalama (yani «herkesten» farklı olarak, jandarma veya polisin, tutuklama kararına dayana¬rak veya tutuklama kararı verilmesi için aranan şartlar gerçekleştiğinde, tutma veya yakalama işlemini yapabilmesi) (CMK 90/2).Yakalanan kişinin içinde bulunduğu hukuki duruma «gözaltında bulundurma» denilir.( Uygulamada yakalamaya «gözlem altına alma» denilmektedir. Gözlem altına alma, psiki-yatri kliniğinde müşahede anlamını taşıdığı için, (m.74), bu terim yakalama için kullanılma-malıdır). IV- CMUK’TA ADLİ YAKALAMA: CMUK’ nın 127. maddesinde meşhut suç halinde yakalanan kişinin gözaltına alınması anlatılmaktadır. 127. maddede hem kolluk görevlileri tarafından hem de herkes tarafından yapılabilecek yakalama halleri düzenlenmiş bulunmaktadır.CMUK 127’ye göre yakalama, suçun meşhut bir cürüm olması ve failin kaçma şüphesi¬nin bulunması veya kimliğinin saptanamaması halinde mümkündür. Suçüstü durumlarında herkes gibi kollukta yakalama yetkisine sahiptir. Bunun dışında, tutuklama kararının verilme¬sini gerektirten ve gecikmesinde tehlike olan durumlarda Cumhuriyet savcısının; savcıya veya amirlerine hemen başvurma imkânının bulunmadığı durumlarda kolluk memurunun yakalama yetkisi vardır.Kısaca adli yakalama, meşhut suç halinde, tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerekti¬ren hallerde, kişi hakkında daha önce verilmiş gıyabi tutuklama kararının yerine getirilmesi ve ihzar müzekkeresinin infazı amacıyla olabilir. Ayrıca mahkûmiyet kararının yerine getirilmesi veya hapisten kaçan kimselerin yakalanması için çıkarılan müzekkerenin infazı amacıyla da yakalama yapılabilir. Yakalanan kimse, hâkim önüne çıkarılıncaya kadar gözetim altında bulundurulması ge¬rektiğinden kolluk yanında muhafaza edilir. Bu duruma “nezaret altında bulunma veya göze¬tim altında bulunma” denilir17.Gözaltına alma, kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasına yol açan her işlemle olabilir. Ör-neğin, kişi yolda durdurularak polis aracının içine alınması ile gözaltına alınmış sayılır. Belli bir şekle bağlı değildir. Mutlaka kolluk görevlisinin kişinin omzuna elini koyması veya ko-lundan tutması gerekmez18. Kişinin özgür iradesi ile hareket ederek istediği yere ayrılıp gitme¬sini engelleyen durumun oluşması yeterlidir. Gözaltına alma muhakkak kapalı bir yerde alıkoymayı gerektirmez. Kolluk nezaretinde kişinin bir yerden başka bir yere sevk edilmesi de gözaltı kavramına dâhildir19. Kişinin gözaltına alınmış sayılması için, ne kadar süre özgürlüğünün kısıtlanmış olma-sına dikkat edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu bir kararında Almanya’da okulda hırsızlık yaptıkları ileri sürülen 10 yaşlarındaki iki Türk çocuğunun, polis tarafından ifadeleri alınmak üzere karakola götürülüp bir saat bekletildikten sonra serbest bırakılmasını yakalama olarak kabul etmemiştir. Komisyon daha önceki içtihatlarında çok kısa süren özgürlük kısıt¬lamalarını bu kavrama dâhil saymakta iken, bu olayda yapılan işlemi, amacı ifade almak olan bir polis tedbiri olarak kabul etmiştir20.Burada ölçü olarak iki nokta üzerinde durulmalıdır: birincisi, kişinin özgür iradesini bertaraf ederek hareket edilmesi ve zor kullanılması; ikincisi, yapılan işlemin amacıdır. Kişi-nin özgürlüğünün kısıtlanması amacı olmadan, örneğin ifade vermek üzere karakola geldi-ğinde saatlerce kalmış olabilir, bu halde gözaltına almadan söz edilemez. Ancak, yakalama sebeplerinden birine dayanarak karakola götürülmesi halinde, kişinin istekli olup olmadığına bakılmaksızın, gerektiğinde zor kullanabileceğinden kısa sürelide olsa gözaltına alma sayıl-malıdır.  V- PVSK'NIN ÖNGÖRDÜĞÜ YAKALAMA YETKİLERİ: "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu"na göre, kolluk, her biri bir suç teşkil eden belli hallerde, yakalama genel şartları olmadan da bir kimseyi yakalayabilir (PVSK "2002–4771" 13 ve 17)21 1) PVSK 13'e Göre Kolluğun Yakalama Yetkisi;a) Kolluk memurları; suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hallerde suç islendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,b) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veya tutuklama kararı bulunanları,c) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanları veya sarhoş¬luk halinde başkalarına saldıranları, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ile başkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,d) Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren ya da haklarında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınanları,e) Polisin kanunlarına uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,f) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve bu Kanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi ama-cıyla, toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı ser¬seri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri,g) Haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar ve¬rilen küçükleri, yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar. 2) PVSK M. 17'ye Göre Kolluğun Yakalama Yetkisi: Kolluğun verdiği emirlere uymayan, direnen veya kimliği bulunmayan kişileri yakalama yetkisi vardır. Bu yetki, araştırma işlemlerini engelleyenin yakalanması ile (CMK 157) para¬leldir. VI- BEKÇİLER: Çarsı ve mahalle bekçileri genel kolluk kuvvetlerinin derhal müdahalesine imkân bu-lun¬mayan acele ve zaruri hallerde (daha doğrusu, gecikmede tehlike varsa), suç işlenirken veya suç islendikten sonra henüz izleri meydanda iken sanıkları yakalayabilirler (66–772 m. 3). VII- ÖZEL GÜVENLİK ELEMANLARI: Temel eğitim almış ve valilikçe ruhsat verilmiş özel güvenlik elemanlarının, kendi faa-liyet alanları içinde işlenen suçlarda, özel kişilere tanınan yakalama yetkisi kadar, yakalama yetkileri vardır. Ayrıca, hakkında yakalama emri bulunan kişileri de yakalama yetkileri ta-nınmıştır(2005–5188 m.7). CMK'NIN ÖNGÖRDÜĞÜ "SUÇÜSTÜ"22 YAKALAMASININ ŞARTLARI: I- KAVRAM: Meşhut suç sırasında yakalanan faili herkesin muvakkaten yakalama yetkisi vardır (CMK 90). "Geçici yakalama", hâkim kararı veya yetkili merci tarafından verilen bir emir olmaksızın yapılabilir.Yakalama, “suçüstü hali” ile sıkı bir şekilde bağlıdır23. Bu nedenle, yakalama işleminin herkes24 tarafından yapılması kabul edilmiştir. Geçici yakalama hâkim kararı veya yetkili bir merci tarafından verilen bir emir olmaksızın, mülga kanunun ifadesi ile “tutuklama müzekke¬resi” olmaksızın25 yapılabilir. "Herkes", kavramına; suçtan zarar gören veya sıfatı ne olursa olsun, diğer kişiler, görevli olduğu yer dışında da olsa, savcı ve jandarma veya polis memur¬ları dâhildir26 II- SUÇU İŞLERKEN YAKALAMANIN ŞARTLARI: 1)- Suçun Tanıklar Önünde İşlenen (Meşhut) Bir Suç Olması Ve Failin Yakalan¬ması Şartı; Suç, kişi tarafından işlenilirken rastlanılan bir suç olmalıdır27 Yani suç henüz işlenmiş olup, fail cürümün işlenmesinden sonra kovalanmalı veya ilgili, suç işlediğini gösteren eşya ve izlerle yakalanmalıdır. Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takip edilerek veya suçunun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya ve izlerle yakalanan28 kimsenin işlediği suç da, “meşhut suç sayılır” (CMK m. 2).İşlenmekte olan bir suça rastlayan bir sivil şahıs, faili bir süre takip ettikten sonra takip etme işini “hırsızı yakalayın” diyerek başka bir kişiye devredebilir.2)- Kaçma Şüphesinin Mevcut Bulunması Şartı; Yakalanan kişinin, o an da ele geçirilmediği takdirde kaçmasından korkulmalı (CMK 90/1, b) veya hemen kimliğini belirlemek mümkün olmamalıdır. CMK kaçma şüphesini var kabul ettiği ağır suçları saymıştır (CMK 100/3).Suç işlerken yakalanan veya takip edilen kişinin kaçarak cezai müeyyidelerden kurtul-mak istediği izlenimini doğuran davranışları varsa, kaçma şüphesi gerçekleşmiştir.Kural olarak, bütün ağır suçlarda ve gizli işlenen suçlarda bu şüphe mevcuttur. Bununla birlikte, CMUK 104’üncü maddenin anladığı anlamda ki kadar, “kuvvetli kaçma şüphesi uyandıracak vakıaların” yani, "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların" (CMK 100/1) mevcut bulunması şart değildir29 3) Hemen Hüviyet Tayininin Mümkün Olmaması Şartı; Suç işlerken rastlanan kimse, yanında taşıdığı resimli bir belgeyi göstererek kimliğini kanıtlarsa, artık "hemen hüviyetini tayin mümkün olmadığı", gerekçesi ile yakalanamaz. Sah¬sın yakalanması yerine, kimlik belgelerine el konulabilir veya tespit yapıldıktan sonra, belge ona iade edilebilir.Kaçma şüphesi ile yakalanan kişi, kimlik gösterse bile, serbest bırakılamaz. 4) Şikâyet Şartı: Eğer fiil kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç ise, bizim Kanunumuza göre, "şikâyet şartı gerçekleşmiş30 olmalıdır. Ancak, suç küçüklere veya hastalara karşı işlenmiş olursa, Kanu¬numuz (CMUK 90/3) şikâyet şartını aramamaktadır31Bu takdirde failin yakalandığı, şikâyete yetkili olan kişiye, bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine haber verilir. Bu kişi şikâyet etmezse, yakalanan derhal salıverilir32.Kanaatimce, yakalamada şikâyet şartının aranması, müessesenin niteliğine aykırıdır. Yakalama zaten zaruretten doğan bir muhakeme hukuku kurumudur. Şikâyetin gerçekleşmiş olması şart koşulursa, işlemez hale gelir. 5) Yakalananın Götürüleceği Yer; Yakalanan kişi kolluk dairelerine götürülebilir. Mülga CMUK gıyabi tutuklama kararı üzerine tutulan kişi ise doğrudan hâkim önüne çıkarılmasını öngörmüştü(CMUK 108). Yeni kanunda bu düzenlemenin bulunmaması, bir eksiklikti. CMK "2005,5353" 94, en yakın hâ-kime yetkili mahkemeye götürene kadar tutuklama kararı verme yetkisi tanıdı. III- SUÇÜSTÜ HALİNDE ÖZEL KİŞİLER TARAFINDAN YAPILAN YAKA-LAMANIN ŞEKLİ: Özel kişiler faili yakalarken (CMUK 127, 128/1, CMK 90/1, 4), makul bir oranı aşan cebir kullanamaz, silah kullanamaz. Arama ve el koyma işlemini de gerçekleştiremez.Meşhut bir cürüm işlenirken, herkesin sahip bulunduğu yakalama yetkisi şekli konusu33 yasada düzenlenmemiştir. Özel kişiler geçici yakalamayı gerçekleştirirken, suç işlerken rast¬lanan veya takip edilen kişiyi sadece elle tutarak yakalayabilecekleri gibi, orantılılık kuralına riayet ederek bağlıyabilir veya bir yere kapatabilirler.Bu oranı aşan cebir kullanımı, özellikle silah kullanılması veya CMK 90’ıncı maddenin 2’inci fıkrasında veya CMK’116’ıncı madde ile kişiye verilmiş bir yetki olmayan arama veya el koyma işlemleri, özel kişilerce yapılamaz.Yakalama sırasında ve yakalananın gözaltında tutulması esnasında arama ve doğrudan doğruya zor kullanma yetkisi sadece jandar¬ma veya polise tanınmış bir yetkidir34.Özel kişiler tarafından yakalanan bir kişi derhal serbest bırakılmadığı takdirde gecikti-rilmeksizin jandarma veya polise teslim edilir. Mülga Kanun zamanında geçici olarak yakala¬nan bir kişi özel şahıs tarafından jandarma veya polise teslim edildiğinde, jandarma veya polis CMUK 127. maddenin aradığı şartların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini ve halen devam edip etmediğini araştırır; şartlar gerçekleşmemişse yakalanan kişi derhal serbest bırakılamaz; yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet Savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultu¬sunda işlem yapılırdı, mülga Kanun zamanında kolluk bu kişiyi kendisi serbest bırakabili¬yordu (CMUK 128/1, CMK 90/5). Ancak, tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektiren ve gecikmenin zarar doğurmasından korkulan bir hal varsa, yakalanan bırakılmazdı.Yeni Kanun bu sistemi değiştirdi: Kolluk yakalayabilir, ama gözaltına kendisi alamaz. C. Savcısının gözaltına alma emri vermesi gerekir. Bu nedenle, kolluğun kendiliğinden bı-rakma yetkisi, artık yoktur.C. Savcısı “gözaltına alma kararı" verirse (CMK 91/1), ilgilinin en geç 24 saat içinde yakalanma yerine en yakın sulh ceza hâkimi önüne çıkartılarak, sorguya çekilmesi için hare¬kete geçilir.Ancak bunun için, "tutuklama müzekkeresi kesilmesini gerektiren bir hal" bulunmalıdır. Bu şart yoksa yakalanan C. Savcısının kararı ile serbest bırakılır. IV-CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDAKİ YAKALAMA KONUSUNDAKİ HÜKÜMLER:1) Herkes Tarafından Geçici Yakalama; Kanun herkese "suçu işlerken rastladığı kişileri" ve "suçüstü bir fiilden dolayı izlediği ki¬şinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması" durumunda "geçici olarak yakalama" yapma yetkisini vermiştir (CMK m. 90/1).a) Suçun işlenmekte olması; Suçu işlerken rastlanan kişinin herkes tarafından yakalan¬ması için başka bir koşul aranmamıştır.b) Suçun işlenmesinden sonra "izlenen kişi"; Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin herkes tarafından yakalanması için ise, seçenekli olarak iki koşul öngörülmüştür: Kaçan kişinin yakalanması için, ya "kaçma olasılığının bulunması" veya "hemen kimliğini belirleme olanağı¬nın bulunmaması" şart koşulmuştur (CMK 90/1). 2) Kolluk Görevlilerinin Kendiliğinden Re'sen Yakalama Yetkisi;a) Soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet şartı gerçekleşme¬den yakalama yapılamaz (CMK 90/3). Bu düzenleme "uzlaşmaya tabi suçlar" bakımından önem kazanmaktadır (CMK 253).b) Gerek önleyici hizmetler yapan ve gerekse adli kolluk olarak hizmet veren kolluk gö¬revlilerinin yakalama yetkisine sahip olmaları için, Kanun su koşulları aramaktadır (CMK 90/2):(i) Birinci koşul, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren bir hal gerçekleşmiş bulunmalıdır.(ii) Bu birinci koşulun gerçekleştiği durumlarda, buna ek olarak, "gecikmesinde sakınca bulunan bir hal" söz konusu olmalı ve(iii) birlikte gerçekleşmesi gereken üçüncü koşul ise, kolluk görevlisinin o an Cumhuri-yet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağının bulunmaması koşuludur.Bu üç şartın bir arada bulunduğu durumlarda, kolluk görevlilerinin "suçüstü fiiller dı-şında da" kendiliğinden (re'sen) yakalama yetkisi doğmaktadır (CMK 90/2).  V-TUTUKLAMA KARARI VERİLEMEYEN SUÇLAR: 1) Faili Tutuklanmayan Suçlar: Mülga CMUK, 6 aya kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda tutuklama yolunu kapatmıştı (CMUK 104).Yeni Kanun bu sınırı genişletmiş ve "sadece adli para cezasını gerektiren suçlarla", "ha¬pis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda", tutuklama kararı verilmesini ya¬saklamıştır (CMK "2005,5353" 100/4).Çocuk Mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda, on beş yaşını doldurmamış (ço-cuklar hakkında, beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren hallerde, tutuklama kararı verile¬mez (ÇKK 19). On beş. Yaş üstü failler için tutuklama yolu açıktır. 2) Kimlik Tespiti Yakalaması: PVSK 17'de, kimlik tespit amaçlı yakalama yetkisini vermektedir. Kabahatlerde (KK 40/2) ve diğer basit suçlarda "kimlik tespiti yakalaması" uygulanır ve kişinin kimliği tespit edildikten sonra, adli işlemlerin tutuksuz yürütülmek üzere ilgili serbest bırakılır.Tutuklama kararı verilmesine yol açmayan suçlarda yakalama yolunun tamamen kapa¬tılması, Adliyeyi işlemez hale getirebilirdi. Bunun önüne geçmek amacı ile kabahat ve basit cürümlerde de bazı şartlar altında yakalama yolu açılmış, fakat tutuklama kabul edilmemiştir (PVSK 17). VI-“YAKALAMA EMRİ" VEYA TUTUKLAMA KARARI VERİLEN VEYA VERİLEBİLEN HALLERDE KOLLUĞUN YAKALAMA YETKİSİ: 1) Genel Bilgiler; Suçüstü hallerine ek olarak, hâkimin yakalama emri veya tutuklama kararı verebileceği, fakat vermesine imkân olmayan durumlarda kolluk amir ve memurlarına yakalama yetkisi verildiğini biliyoruz(CMK 90/2).Bu yetkinin doğabilmesi için, şüphelinin o suçu işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya koyan bir durum olmalı, gecikmede tehlike bulunmalı ve kolluk memurunun amirlerine derhal müracaat etme imkânı bulunmamalıdır. 2) "Yakalama Emri" Üzerine Yakalama Yetkisi; Kolluk görevlileri, hakkında "yakalama emri" (CMK 98) verilmiş olan bir kişiyi "yaka-lama yetkisine sahiptirler". Kanunumuz dört türlü "yakalama emri" öngörmüştür:a) Sulh hâkiminin yakalama emri; şüpheli soruşturma evresinde "kaçak" ise (CMK 247), C. Savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir (CMK 98/1). Bu karar hâkim kararı olduğundan, kaldırılan gıyabi tutuklama kararı gibi işlev yapar.b) Mahkemenin yakalama emri; Kovuşturma evresinde sanık "kaçak" (CMK 247) ise, mahkeme veya hâkim resen veya C. Savcısının talebi üzerine yakalama emri düzenleyebilir (CMK 98/3). Bu karar da kaldırılan gıyabi tutuklama kararı gibidir.c) C. Savcısının yakalama emri; Tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında veya kolluğun elinden kaçan kişi hakkında C. Savcısı yakalama emri düzenleyebilir (CMK 98/2).d) Kolluğun yakalama emri; Yakalanmış iken, kolluk görevlilerinin elinden kaçak şüp-heli veya sanık hakkında, kolluk kuvvetleri "yakalama emri" düzenleyebilir (CMK 98/2).e) Yakalama emrinin muhtevası; Yakalama emrinde kişinin işgali, biliniyorsa kimliği, yüklenen suç ve yakalanınca nereye gönderileceği yazılır(CMK 98/4).f) Örgüt suçlarındaki durum; Bazı malum suçlara ilişkin muhakeme kapsamında CMK 250’inci madde de sayılan suçlar bakımından, geniş yetkili ağır ceza mahkemesi veya baş-kanı, cumhuriyet savcısı, mahkeme naibi veya istinabe olunan hâkim kolluğa, soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheliyi, sanığı, tanığı bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsi belirtilen gün saat ve yerde hazır bulundurma emri verebilir (CMK 251/6). Bu emir kolluğa yakalama yetkisi verir.g) Yakalama emri yazısının kolluktan geri alınması; Yakalama emri uyarınca kişi ya-kalanırsa veya emre konu teşkil eden işlem yapılırsa, "yakalama emri kolluktan geri alınır." Mahkeme, hâkim veya C. Savcısı bunun iadesini kolluktan ister (CMK 90/6). 3) Tutuklama Kararı Üzerine Yakalama: Kanun sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmesini yasaklamış (CMK "2005,5353" 100/4), üst sınırı uç yıl daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda tutuklama yerine adli kontrol altına alınma kararı verilmesini öngörmüş (CMK 109/1), sadece kaçaklar bakımından sulh ceza hâ¬kimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilmesini kabul etmiştir (CMK 248/5). Bu nedenle, tutuklama kararının verildiği diğer durumlarda, sanığın oturumda hazır olması söz konusu olacaktır. Sanık hazır değil ise, tutuklama kararı verilememektedir.Sadece adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hak-kında, hükmedilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı merci hemen tutuk¬lama kararı verebilmektedir (CMK 112).  4) Kuvvetli Suç Şüphesinin Varlığını Gösteren Olguların Bulunması: Suçüstü hallerine ek olarak, savcının ve zabıtanın, yakalama yetkileri, (CMK 90/2) her¬kesinkine oranla daha geniştir35. Ayrıca özel yakalama halleri de vardır. Olayda tutuklama kararı verilmesini gerektiren haller, özellikle “kuvvetli şüphe” şartı (CMK 100) gerçekleş¬mişse ve aynı zamanda gecikme de tehlike varsa, ayrıca zabıta memurunun, savcıya veya amirlerine hemen başvurma imkânı da yoksa zabıta memuru aleni yerlerde yakalama işlemini yapabilir (CMK 90/2). Evde konutta yakalama yapılması, "arama" olup, ayrı kurallara tabidir.Savcıların kolluk amir ve memurlarının herkesten fazla olarak, meşhut suç dışında da yakalama yetkisini haiz olmaları için gereken şartlar şunlardır (CMK 90/2):a) Şüphelinin o suçu işlediğine dair "kuvvetli belirtiler" ortaya koyan ve bu şekilde tu-tuklama kararı verilmesini gerektiren bir durum olmalıdır.b) Gecikmede tehlike36 olmalıdır.c) Kolluk memuru amirlerine37 derhal müracaat edememelidir38 Jandarma veya polisin "tutuklama yakalaması" yoluna başvurabilmesi için, işlendiğinden makul sebeplere dayanarak şüphelendiği suçun, “tutuklanabilir bir suç" olması gereklidir.  5) Makul şüphe bulunmalıdır: Yakalamanın temel şartı, kuvvetli belirtiye dayanan "makul şüphe"dir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesine göre de, kişinin özgürlüğünün kısıtlanabilmesi için, "ma¬kul şüphe" bulunmalıdır. Divana göre şüphenin makul sayılabilmesi için, "ilgili kişinin suçu işlemiş olmasının mümkün bulunduğu hususunda objektif bir gözlemciyi iknaya yeterli vakıa ve bilgilerin mevcudiyeti" şarttır."Düzeni bozanları" yakalama yetkisi: Olay yerinde soruşturma yapan memurun adli ya¬kalama yetkisi vardır. Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan memur, bu işlemlerin yü¬rütülmesini kasten engelleyen veya yetkisi dâhilinde verdiği emirlere karşı gelen kişileri ya¬kalar (CMK 168 = CMUK "85–3206" 157)39. Bu yakalama, araştırma bitene kadar ve en geç 24 saat içinde sona eren bir gözaltına alma yetkisi verir40. VII- ÖZEL MUHAKEME USULLERİNE TABİ OLAN KİŞİLERİN YAKA¬LANMASI:1) Diplomatik Dokunulmazlık; Sanığın diplomatik dokunulmazlığı varsa bu kişi yakalanamaz. Büyük elçilikler dışında kalan yerlerde yapılması gereken, gecikmesinde tehlike bulunan arama işlemleri yapılabilir. Diplomat olan kişi dışında kalanların ifadeleri alınabilir. 2) Milletvekilliği Dokunulmazlığı: Anayasanın 83. maddesine göre, suç ağır cezayı gerektiren bir suç olup suçüstü durumu varsa dokunulmazlık işlemeyeceğinden, zabıta sanığı yakalayabilir. Anayasanın 14. madde¬sindeki temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması kuralı da göz önünde tutulmalıdır. 3) Memurluk Dokunulmazlığı; Sanığın kamu görevlisi olması halinde, meşhut suçlarla zabıtaca yapılacak yakalama açısından diğer kişilerce işlenen suçlara oranla bir fark yoktur. İşlenen suç görevden dolayı işlenmiş olursa, fiil suçüstü ise zabıta ve gerekiyorsa herkes sanığı yakalayabilir. Gecikme-sinde tehlike bulunan işlemleri kolluk bizzat yapabilir. İfade almaksızın, en kısa zamanda olayı savcıya duyurur. 4) Küçüklerin Yakalanması; Fiili işlediği zaman on iki yaşını doldurmamış olanlar suç nedeni ile yakalanamaz (Ya-kalama Y 19).On iki yaşını doldurmuş, ancak on sekiz yaşını doldurmamış olanlar suç sebebi ile ya-kalanabilir. Soruşturma C. Savcısı tarafından yapılır (Yakalama Yön 19). 5) Kovuşturulması Şikâyete Bağlı Suçlarda Muvakkat Yakalama; Takibi (soruşturma ve kovuşturması) şikâyete bağlı olan suçlarda şikâyet gerçekleşme¬den yakalama yapılamaz. Küçüklere veya kendisini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen meşhut cürümler istisnadır (CMK 90/3). Mülga Kanuna göre de takibi şikâyete bağlı olan, küçüklere yahut beden veya akıl hastalığı yahut maluliyet dolayısıyla kendisini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen „meşhut cürümler de, sanığın yakalanması şikâyete bağlı değildi (CMUK 127/2). 6) Basın Suçları; Yeni Basın Kanunu sadece 22. maddesinde hapis cezası öngörmüş ve 18 ve 22’inci maddelerindeki suçlar dışında para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilmesini kabul etmemiştir (Bas. K "2004,5187" 28). Sadece adli para cezası ile sınırlandırılmış cezai sorumluluk durumlarında, tutuklama kabul edilmediği için (CMK 100/4), basın suçlarında sadece kimlik tespiti yakalaması yapıla-bilir. 7) Terör Suçları; Terör suçları kapsamına giren suçlarla ilgili özellikler saklıdır. Normal şartlar altında, tutuklama amaçlı yakalamada “kuvvetli şüphe” mevcut bulunmalıdır. Terör suçlarında ise, basit şüphe ile yakalama yapılabilir. Bu kabul terör suçlarının toplum için ortaya koyduğu büyük tehlikeden kaynaklanmaktadır. Orantılılık ilkesi bu sonucu haklı gösterir. Genel yetki kapsamındaki suçlarda ise, "kuvvetli şüphe" (kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgu: CMK 100/1) bulunması ön koşuldur. 8) İadedeki Hususilik Kuralı; İade eden Devlet hangi suçtan iade etti ise, sadece bu suçtan yargılama yapılabilir. Di¬ğer suçlardan yakalama, sorgu ve dava açma yapılamaz. Hükümlü veya sanık "nihai olarak serbest kaldıktan" sonra ülkeyi 45 gün içinde terk edebilir.Yabancı bir ülkeye geri verilecek olan kişi hakkında tutuklama kararı (YTCK 18/7) ve-rilir ve buna dayanılarak yakalanır (CMK 90/2). VIII- YAKALAMANIN İCRASINDAN DOĞAN YETKİLER:1- Yakalamanın icrası; Yakalama bir kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Kişinin yakalandığı andan itibaren hakları yürürlüğe girer. Bunun için, yakalama işlemi tereddüde yer vermeyecek biçimde açık olmalıdır.a) Yakalama prosedürü;aa) Hakların öğretilmesi; Herkes tarafından yakalanıp kolluğa teslim edilen veya kolluk görevlileri tarafından kişiye "kolluk tarafından" kanuni hakları derhal bildirilir (CMK "2005,5353" 90/4). Kanuni haklar içerisinde, yakalama sebebinin bildirilmesi, susma hakkı, mü¬dafiden yararlanma hakkı, yakınlarına haber verme hakkı, yakalamaya itiraz etme hakkının bu¬lunduğu, Kanun maddesinde açıklanmamış, bunlar Yönetmeliğe bırakılmıştır (Yakalama Y 6).Kolluk memuru yakalama sırasında önce kendi güvenliğini sağlamalı, sonra hakları bil-dirmelidir.bb) Zor kullanma; Yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalamanın gerektirdiği kadar zor kullanılabilir ve bu kişilere kelepçe takılmaz.Ancak kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakı¬mından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde, kelepçe takma kolluk görevli¬sinin takdirine bırakılmıştır (CMK 93) b) Yoklama suretiyle silah denetimi; Yakalama yetkisinin doğduğu durumlarda, önce kolluk görevlisinin kendi güvenliğini sağlaması gerekir. Bu amaçla silah kontrolü yapılabilir. Kontrol, durdurma ve sıvazlayarak silah kontrolü yapma" "arama" sayılmadığından, (üst araması dışında) bu işlem yapılabilir (Ay. 14). Sadece kişinin üzerinde silah bulunup bulun¬madığının tespit edilmesi ile sınırlıdır.(PVSK 9, YGIY 6).c) Yakalandığının söylenmesi; 'Yakalandığı", kişiye yakalama anında söylenmelidir. Bu birinci işlemdir. Mevzuatımızda bunu öngören bir hüküm mevcut bulunmamasına rağmen, bu bildirim yapılmazsa, yakalanan kişi tereddütte kalır(PACE 281). d) Yakalama sebebinin söylenmesi; Kolluk tarafından "yakalanan kişiye", "yakalama sebebinin" söylenmesi gerekir(PVSK "2002,4771" 13/4, Yakalama Y 6).e) Hakların hatırlatılması; İlgiliye haklarının "öğretilmesi" şarttır. Yakalanan kişiye; susma, müdafiden yararlanma, yakınlarına haber verme, lehine delil toplanmasını isteme ve "yakalamaya itiraz etme hakkı" (CMUK 128/4 = CMK 91/4) öğretilmelidir (Yakalama Y 6). Hakların hatırlatılmaması tazminat isteme sebebidir (CMK 141/1, c).f)Yakalamanın zamanı; Yakalama her zaman yapılabilir. Aramadan farklı olarak, yaka¬lamada kanun, zaman ve yer sınırlandırması yapmamıştır. Bu nedenle, yakalamanın gece ya¬pılması mümkündür. Evin içindeki yakalama ise, arama kurallarına bağlıdır.g) Yakalama sonrası ayrıntılı arama; Yakalama sonrası arama yapılabilir. Yakalama sonrası, "tehlikenin önlenmesi amacıyla", silah denetimi biçiminde yapılan kontrollerde, ya-zılı emir almaya gerek yoktur (Arama Y 8). Ancak, ayrıntılı arama yapılması için "yazılı emir" alınması gerekir.Yeni Kanun, fazla olarak da, yakalanan kişileri "hemen" C. Savcılığına bilgi vermek mecburiyeti koymuş, bulunduğu için (CMK "2005,5353" 90/5), kolluğun silahtan arındırdığı kişinin "ince aramasını" yapabilmesi için, artık C. Savcılığının yazılı emrini alması kanuni bir yükümlülük olmuştur.Anayasa'da 2001 yılında yapılan değişiklik ile (2001–4709), 20. madde "her durumda yazılı emir" aradığı için, yakalama sonrası "ayrıntılı üst araması yapmak üzere de "yazılı emir" almak gerekmektedir.h) Zor kullanma; Somut olayda yakalama koruma tedbirine başvurmanın şartları ger-çekleştiğinde, zabıta kamu yararından kaynaklanan bazı ek yetkiler kazanır. Burada özellikle zor kullanma yetkisi doğar.Diğer taraftan, zabıtanın silah kullanması da söz konusu olabilir. Yakalama sırasında sanığın öldürülmesi, kararlarla kabul edilen sınırlar içinde kalındığı sürece, yani hayat kur-tarmak amacı ile en son çare olarak silah kullanılmışsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı değildir41. ı) Yakalama tutanağı; Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır (CMK 97) i) Savcıya gönderme; Kanun ilk defa yürürlüğe girdiği sırada, herkes tarafından veya kolluk görevlileri tarafından yakalanan kişinin, "hemen" Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesi mecburiyeti konmuştu. C. Savcılarının altından kalkamayacakları kadar ağır bir iş yükü yük-leyen bu hüküm hemen değiştirildi ve yakalama hakkında C. Savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapma" şekline çevrildi (CMK "2005,5353" 90/5).Gözaltına alma için C. Savcısının "kararı" gereklidir.  2- Yakalamadan Sonra, Gözaltında Tutma Sırasındaki Yetkiler;Yakalanan kişi C. Savcısı tarafından bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için, gözaltına alınır(CMK 91/1).Gözaltına alınan kişide ayrıntılı arama yapmak için, C. savcısının veya adli kolluk ami-rinin yazılı emrinin (CMK "2005,5353" 119/1) alınması gerekir.Gözaltı sırasında doktor muayenesi, beden muayenesi için şimdi hâkim kararı gerekli-dir. Avukatla görüşme, ifade verme gibi işlemler yapılabilir. IX- YAKALAMA İŞLEMİNDEN DOĞAN HAKLAR; 1)İsnadı öğrenme hakkı: Yakalanan (veya tutuklanan) kişilere yakalanma sebepleri ve haklarındaki iddialar, her¬halde yazılı ve bunun mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir(AY 19/4, İHAS 5/2, PVSK "2002 4771"13). 2) Haklarını Öğrenme Hakkı:Yakalama işleminin gerçekleştirildiği anda, yakalanan kişiye Anayasal hakları bildirilir (CMK 90/1), (Yakalama Y 6) Yakalama ve Gözaltına Alma Yönetmeliği ile bu boşluk doldurulmuştu. Yakalama anında hakların söylenmesi artık mecburi hale gelmiştir. 1 Haziran 2005 tarihli Resmi Gaze-tede yayımlanan yeni Yönetmeliğe göre de, yakalanan kişiye hakları yazılı olarak da bildirilir ve haklarını anlaması sağlanır (Yakalama Y 6).  3) Yakalanan Veya Gözaltına Alınanın Durumunun Bildirilmesi:a) Yakınlarına haber verme hakkı. Yakalanan kişinin yakalanmış bulunduğu ve gözal-tına alındığı yakınlarına bildirilir(Ay. "2001.4709" 19/7).Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkarsa, durumu kon-solosluğuna bildirilmez(CMK 95/2).Yakalanan kişinin yakınlarına haber verme, kovuşturma makamları tarafından yapılır. Şüpheli kendisi konuşamaz. "Bizzat" haber verme, tutuklama kararı üzerinde, hâkimin ayrıca karar (izin) vermesi ile mümkündü (CMUK "2002–4744" 107). Ancak, bizzat haber verme izninin verilebilmesi için, "soruşturmanın amacının tehlikeye düşmemesi" şarttı. Yeni Kanun da aynı düzenlemeyi sürdürdü (CMK 107/1 ve 2).b) Şüphelinin belirlediği kişiye haber verilmesi. Kolluk yakalanan kişinin "yakınlarına" derhal bildirecek (PVSK "2002–4771" 13), fakat "belirlediği bir kişiye" haber vermek için C. Savcısına başvuracak ve "Savcının emri ile" (CMK 95/1) haber verilecektir42.c) Yakalamanın ilgililere bildirilmesi: Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı suç-larda CMK 90 uyarınca şikâyet hakkı olana bildirim yapılır. 4) Savcı Ve Hâkim Önüne Çıkarılma:Yakalanan kişinin diğer bir hakkı, hâkim43 önüne çıkartılmaktır. Yakalanan kişi, hemen C. Savcısına ve en geç. 24 saat içerisinde, hâkim önüne çıkarılır. Toplu suçlardaki süre, birer gün olmak üzere, dört güne kadar uzatılabilir. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için "zorunlu" süre, gözaltı süresinden hariç tutulmuştur (CMK "2005,5353 91/1). Bu süre on iki saatten fazla olamaz (CMK 91/2). 5) Müdafiin Hukuki Yardımından Yararlanma: Yakalanarak gözaltına alınan sanığın ifadesi alınmadan önce, bir müdafiin yardımından istifade etme hakkı (CMK 154) olduğu kendisine söylenecek ve müdafi isteyip istemediği sorulacaktır (CMK 147). 6) Yakalanan Şüpheli Veya Sanığın İfade Verme Hakkı: Yakalanarak gözaltına alınmış bulunan kişilerden alınan ifadeler, ceza muhakemesi hu¬kukunda ayrı bir önem taşırlar. 7) Yakalanan Şüpheli Veya Sanığın Sorgu Hakkı: Yakalanarak gözaltına alınan sanığın hâkim tarafından sorguya çekilme hakkı vardır (CMK 147).Gözaltına alınan kişinin sorgusunda müdafiin hazır bulunması mecburidir (CMK 91/6). Bu "zorunlu müdafilik” Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu tarafından oluşturulmuştur. 8)Yakalama İşleminin Hukuka Aykırılığı Konusunda Hâkime Başvurma Hakkı: Yakalanan kişi, müdafi, kanuni mümessili, birinci veya ikinci derecede kan hısımı veya eşi, yakalama süresinin uzatılmasına veya yakalama işlemine karşı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için, Sulh Hâkimine başvurabilirler (CMK 91/4). 9) Serbest Bırakıldıktan Sonra Tekrar Yakalanmama Hakkı: Yakalanarak gözaltına alınan sanığın serbest bırakıldıktan sonra, aynı suç nedeniyle tek¬rar yakalanması engellenmiştir (CMK 91/5). 10) Tazminat İsteme Hakkı: Anayasanın 19 ve Avrupa Sözleşmesinin 5. maddesi şartlarına aykırı biçimde yakalanan veya tutuklanan kişilerin tazminat isteme hakları vardır44. Türk Hukukunda bu konu önce 466 sayılı kanunla düzenlenmişti. Şimdi CMK 141 ve devamındaki maddelere alındı.Anayasada yapılan değişiklik ile "kişilerin uğradıkları zarar, "tazminat hukukunun genel prensiplerine göre", Devletçe ödenecektir" (Ay "2001-4709"19/son). 11) Bireysel başvuru hakkı: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden doğan haklarının ih¬lal edildiği düşüncesinde olan bireyler, denetimi sağlamak amacı ile iç hukuk yollarını tüket¬tikten sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilirler. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA YAKALAMA Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre, usulüne uygun olarak yakalanıp gözaltına alı¬nan kimse derhal bir hâkim ya da yargılama yetkisine sahip bir yetkili önüne çıkarılmalıdır(m. 5/2). Buradaki “derhal” kuralı, ülkeden ülkeye değişik düzenlemelere konu olmuştur. Gözal¬tına alınan kişinin yetkili mahkeme önüne çıkarılması süresine ilişkin bu düzenlemeler, derhal teriminin içeriğini belirlemede ipucu vermektedir. Pek çok ülkede bu süre 48 saat olarak gös¬terilmiştir. İstisnai olarak savcı ya da polisin isteği üzerine bu süre bir o kadar daha uzatıla¬bilmektedir. Ancak genellikle konan ilke süre 48 saattir.Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Hollanda Belçika aleyhinde yapılan kişisel başvuru-larla ilgili verdiği kararlarda, gözaltı süresinin adi suçlar için dört günü aşmaması gerektiği görüşünü benimsemiştir45. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesine göre, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi için, “makul şüphe” olması gerekir. Divan’a göre şüphenin makul sayılabil¬mesi için “ilgilinin suçu işlemiş olmasının mümkün bulunduğu hususunda objektif bir göz¬lemciyi ikna edecek yeterli vakıa ve bilgilerin varlığı” şarttır. Bu yargı “somut olaydaki şartlar değerlendirilerek” yapılır46. Avrupa Konseyine üye olan ülkelerin çoğunda gözaltı sürelerinin 24 saat olduğu, bazıla¬rının da 48 saat ve 96 saate çıkabildiği, terör ile ilgili suçlarda ise sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde 7 ila 10 güne kadar uzayabildiği görülmektedir. Avusturya’da 18 saat; Belçika ve Danimarka’da 24 saat; Federal Almanya’da en geç ertesi gün; Fransa’da 24 saat ve terör ilgili suçlarda 3 gün; İngiltere’de 24 saat, cinayet, gasp, hırsızlık gibi suçlarda polis tarafından 36 saat, hâkim kararıyla ise 60 saat uzatılabilirse de bu süre 4 günü geçemez. Yine İngiltere’de terörle ilgili suçlarda 7 gün, sıkıyönetim ve olağa¬nüstü hallerde 10 gün; İtalya’da 48 saat ve hâkim kararıyla en çok 4 gün; Portekiz’de ise 48 saattir47.Ukrayna Anayasasının 29. maddesinde gözaltı süresi 72 saat olarak gösterilmiş48; Kaza¬kistan Anayasasının 17. maddesinde ise savcının izni olmaksızın şahıslar 72 saatten fazla gö¬zaltında tutulamayacağı belirtilmiştir49. Gürcistan Anayasasının 18. maddesine göre de, şüp¬heli bir şahsın gözaltı süresi 72 saati geçmeyecektir50. Guatemala Anayasası m. 44, gözaltı süresini48 saat olarak göstermiştir. Çekoslovakya Anayasası m. 3/3’de de gözaltına alma sü¬resi 48 saat olarak gösterilmiştir51. Hemen bütün ülkelerde gözaltına alınan kişinin bir müdafie başvurabileceği, sorgudan önce veya sorgu sırasında danışma hakkının bulunduğu kabul edilmiştir. Yalnızca, Dani-marka’da sorgudan önce kişinin bir avukata danışabileceği yönünde bir hüküm kanunda bu¬lunmamaktadır. Yine Fransa’da sorgulanan kişinin müdafiden yararlanma hakkı, polis tara¬fından yapılan sorgu bakımından kabul edilmemiştir. Sorguda müdafiin hazır bulunması ise ancak bazı ülkelerde örneğin; ABD, İngiltere, İtalya ve Danimarka ceza usul mevzuatı tara¬fından tanınmaktadır52. Hollanda’da müdafiin polis tarafından yapılan sorguda hazır bulunma hakkı reddedilmektedir. Çünkü mahkemece yürütülen ön soruşturmada dahi sınırlı bir hazır bulunma hakkına sahip olan müdafie polis sorgusunda daha fazlasının tanımanın mümkün olmadığı savunulmaktadır53.Gözaltına alınan kişinin hakları konusunda aydınlatma yükümlülüğünün bulunup bu-lunmaması bakımından ülkeler üç kategoriye ayrılır:Aydınlatma yükümlülüğünü hiç kabul etmeyen ülkeler arasında Fransa gösterilebilir. Fransa’da sanığa haklarını öğretme yükümlülüğünün bulunmaması, polisin yaptığı soruştur-manın niteliği ile açıklanır. Fransa’da hazırlık soruşturması, polis ve mahkeme soruşturması olarak ikiye ayrılır. Polisin yaptığı soruşturma zorunlu olmadığından hâkimin yaptığı sorgu-nun aksine polisin sanığa sorguda haklarını bildirme yükümlülüğü kabul edilmemiştir. Ayrıca polisin yapacağı sorgu da kanunda düzenlenmemiştir54. Hollanda, İtalya ve Danimarka, sınırlı bir aydınlatma yükümlülüğü kabul etmiştir. Hol-landa’da sanık sadece susma hakkı konusunda aydınlatılır. Ayrıca polis tarafından kişiye hangi suçla itham edildiği konusunda bilgi verilmesine gerek yoktur. Ancak özgürlüğü kısıt-layıcı bir tedbire başvurulacağı zaman kişiye tedbire neden olan suç bildirilmelidir. Yakalanan kişinin müdafiden yararlanma hakkı olduğu halde polisin bunu bildirme yükümü yok¬tur(Hollanda CMUK m. 28)55. İtalya’da sanık sadece susma hakkı konusunda bilgilendirilmekte¬dir (İtalyan CMUK m. 64/3)56. Danimarka’da gözaltına alınan kişinin susma hakkı olduğu konusundaki bilgilendirme yükümlülüğü, sadece esas hakkındaki bilgilere ilişkindir. Ayrıca sorgudan önce sanığın müda¬fie danışabileceği yönünde bir hüküm bulunmadığından bu konuda bir aydınlatma söz konusu değildir. Bunun nedeni olarak, özgürlüğü bağlayıcı cezayı gerektiren bütün suçlarda polis soruşturmasında zorunlu müdafiliğin kabul edilmiş olduğu bu nedenle ayrıca bu hakkın bildi¬rilmesine gerek olmadığı kabul edilmektedir57. Yakalanan kişiye haklarının öğretilmesi konusunda en kapsamlı düzenlemeler İngiltere, ABD ve Almanya’da bulunmaktadır58. İngiliz Hukukuna göre, yakalanarak polis merkezine getirilen ya da kendi isteği ile gel¬miş olmakla birlikte yakalandığı kendisine bildirilen kişi, derhal ücretsiz bir avukat yardı-mın¬dan yararlanabileceği konusunda aydınlatılır. Şayet tanıdığı bir avukatı yoksa kendisine göste¬rilen listeden bir avukat seçebilir. Gözaltında bulunan herkes, avukatı ile herhangi bir dene¬time tabi olmaksızın yüz yüze veya telefonla görüşme ya da yazışma hakkına sahiptir. Terör Kanununa dayanarak gözaltına alınanlar denetimli olarak görüşebilir. Avukat ile gö¬rüşme talebi, mümkün olduğunca çabuk, yakalanma durumunun haber verilmesini geciktire¬cek yasal bir nedenin bulunması Halide dâhil olmak üzere en geç yakalamadan itibaren 36 saat içinde yerine getirilmelidir59.Dipnotlar1. CENTEL, Nur, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama ve Yakalama, Beta Yayınevi, İstanbul 1992 s. 190; Almanya'da okulda hırsızlık yaptıkları iddiası üzerine karakola götürülerek bir saat bekletildikten sonra ifade¬leri alınan Türk çocuklarının durumu Avrupa Komisyonu tarafımdan yakalama olarak değil, ifade almak ola¬rak kabul edilmiştir.2. Bilmen Ömer Nasuhi, Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1950, cilt III, s. 35.3. Bilmen, age. Cilt III, s. 350. 4. Bilmen, age. s. 296–297.5. CENTEL, Nur, age. s. 38.6. CENTEL, Nur, age. s. 387. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, Ceza Hukuku Ders Notları, Ankara, 1985, s. 508. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, age. s. 50.9. Bkz. TANİLLİ Server, “Türk Anayasaları Ve İlgili Mevzuat”, İstanbul 1980, s. 3 vd.; GÖZÜBÜYÜK Şe-ref/KİLLİ S. Türk Anayasa Metinleri, Ankara 1982, s. 3, 7, 27.10. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, age. s. 52.11. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, age. s. 56.12. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, age. s. 57.13. AKIN, İlhan, “Kamu Hukuku”, Fakulteler Matbaası, İstanbul, 1987, s. 329.14. Bkz. ÖZTÜRK Kazım, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası İzahlı, Gerekçeli, Ana belgeli ve maddelere göre tasnifli bütün tutanakları ile II, Ankara 1966, s. 1273–1274.15. Akın, İlhan, age. s. 329.16. YENİSEY, Feridun, “Polis ve Hukuku” semineri Bahçeşehir Üniversitesi, 2005.17. TOSUN, Öztekin, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama Ve Yakalama”, İstanbul 1992, s. 834.18. CİHAN-YENİSEY, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, İstanbul, 2000, 312, dn. 12.19. KUNTER-YENİSEY, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, 12. bası, İstanbul 2003, s. 654.20. CENTEL, Nur, age. s. 190.21. PVSK 13 Anayasaya aykırı görülmemiştir ( AnyM. 26.11.86 RG 14.8.87 ).22. Mülga meşhut suçların muhakemesi kanununda “faili yakalanan cürüm’lerden bahsedildiğine göre failin yakala¬nabilmesi hukuken mümkün olmalı idi. Bu özel hangi şartlarla failinin yakalanacağını göstermediğine göre, genel hükümlere başvurmak zaruri idi. k-m: Taner, 332. (Şahin 2005, 274): CMK 90. madde düzenlemesi ile adli ve önleme aramaları 8. maddesinin 1. fıkrasının b bendi kanun hüküm ile uyumsuz hale gelmiştir. Kaba üst araması şeklinde ifade edilen işlem madde ile yakalama kapsamında değerlendirilecek bir işlemdir.23. Yakalama, “hâkim kararı olmadan” bir kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasıdır ve bir zaruretten kaynaklanır: suç işlendiği sırada harekete geçilmediği takdirde faili ele geçirememe tehlikesi doğabilir. Anayasa bunu, “su-çüstü ve gecikmede tehlike olan hal” şeklinde düzenlemiştir. Anayasanın 19. maddesi, herkesin kişi hürriyet ve gü¬venliğine sahip olduğunu açıkladıktan sonra, yakalama ve tutuklama konusundaki istisnaları ve tutuklu ile ya¬kalananın durumunu açıklamaktadır. AİHS’ DE, her ferdin hürriyete ve güvenliğe hakkı olduğunu açıklayan 5. maddesinde, bir suç işlediği şüphesi altında olan yahut suç işlemesine veya suçu işledikten sonra kaçmasına mani olmak zarureti ihtiyacını doğuran maddi sebeplerin varlığı dolayısıyla, “yetkili adli makam” önüne çıka¬rılmak üzere, yakalamayı düzenlemektedir.24. YURTCAN, Erdener, “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Şerhi Ve İlgili Mevzuat”, İstanbul, 1991; Yakalama¬nın şartlarını, herkesin yakalaması ve savcı ile zabıtanın yakalaması açısından ayrı ayrı ele almaktır.25. Buna karşılık, meşhut suça rastlayan kişi bir polis memuru ise, hemen kimlik tespiti mümkün olmadığı tak-dirde önce kimlik tespiti yapmak için kişiyi durdurmaya çalışmalıdır. 26. CENTEL, Nur, age. s. 176. 27. Meşhut suç konusunda ayrıntılı açıklama için, bakınız, CENTEL, Nur, age. s. 177.28. Mülga 127. maddenin sonuna, meşhut suç tarif eden fıkranın 1936’da ilavesinden sonra, maddedeki “meşhut cürüm sırasında rastlanan veya meşhut cürümden dolayı takip olunan şahıs” tabirinin de değiştirilmesi gere¬kirdi. Gerçekten, bir suçu meşhur saydıran hallerin son ikisinde suç, ancak fail yakalandıktan sonra meşhut sa¬yılmaktadır. Daha önce meşhut değildir ki meşhut cürümden dolayı takip bahis konusu olsun. Kaldı ki takip¬siz yakalama hali mevcuttur. Gölcüklü,(s. 62), maddedeki meşhut cürüm tabirini meşhut suçlar şeklinde anla¬dığın¬dan, “meşhut cürümden dolayı takip olunan şahıs” tabirinin “hakkında cezai kovuşturma yapılan şahıs” mana¬sına geldiği sonucuna varmaktadır ki, failin pek uzun bir zaman sonra yakalanmasını da mümkün kılan bu yo¬rum kabul edilmez.29. Centel aksi görüşte olup, tutuklamadaki kaçma şüphesi ile yakalamadaki kaçma şüphesinin aynı kavramlar olduğunu belirtmektedir (CENTEL, Nur, age. s. 182).30. Şikâyeti beklemek yakalamayı imkânsız hale getirebilir. Mehaz kanunda olduğu gibi şikâyet, yakalama için şart sayılmamalı idi.31. Suçtan zarar gören ehil olmadığına göre, haber kanuni temsilciye verilecektir. Haber verilirken, belirlenecek çok kısa süre içinde şikâyet edilmezse yakalananın Salı verileceği de bildirilmelidir. 32. Mehaz kanun ise, yakalamada şikâyet şartının gerçekleşmiş olmasını hiçbir halde aramaz(StP0 127, III).33. Kişinin kendisini serbest hissetmediği biçimde gerçekleşen ve özgürlüğü kısıtlayan her işlem, yakalamadır. Mesela, bir kişinin yolda durdurularak polis aracının içine alınması, ya¬kalamadır. Bununla birlikte, omuza el koymak gibi, belli bir şekil şartı yoktur.34. Özel kişilere tanınan yakalama hakkındaki eleştiriler için bakınız: CENTEL, Nur, age. s. 176.35. CENTEL, Nur, age. s. 176; Mülga 3005 sayılı kanuna göre, C. Müddeiumumîleriyle Zabıtanın Vazifelerini Ne Surette Yapacaklarına Dair Talimatnamenin 10. maddesinde, zabıtanın yakalama yetkisini, tutuklama müzek¬keresi kesilmesini gerektiren hal + gecikmede tehlike şartları ile sınırlamış olması yerinde değildir. Zabıtanın tabii ki meşhur cürümde de yakalama yetkisi vardır. 36. Yakalama için kuvvetli şüphe bulunmalıdır. Basit şüphe ile önce araştırma yapılmalı, suç isnadı yapabilecek kadar kuvvetli emare elde edilince şüphelinin yakalanması yoluna gidilmelidir. Eryılmaz'ın 23 karakolda yap¬tığı araştırmanın neticelerine göre, kolluk yakaladığı kişilerin % 49'unu kendisi serbest bırakmakta, savcılığa sevk edilen % 51 oranındaki şüphelilerin % 45'i savcılık veya hâkim tarafından serbest bırakılmaktadır. Neti¬cede yakalananların % 75'i ya suçsuz yere veya kuvvetli delil olmadan yakalanmakta ve kolluğa düşman ol¬maktadır. Eryılmaz (ABD 1998/4, 99), toplumun binde birini oluşturan suçlularla mücadele etmek için, bu ka¬dar yüksek oranda suçsuz insan rahatsız etmenin, bir strateji hatası olduğunu, fabrikanın % 75 oranında defolu mal ürettiğini ileriye sürmektedir. Hâkim kararı almak için kaybedilecek olan zaman, tedbirin amacına ulaş¬ma¬sını tehlikeye sokuyorsa, 'gecikmede tehlike' vardır. Somut olay da böyle bir tehlikenin mevcut olup olmadı¬ğını, memur takdir yetkisini kullanarak tayin eder.37. Memurun amirinden emir almak için zaman varsa, emri veren ile yerine getirenin ayrı ayrı şahıslar olması gerekmez. Burada amirden maksat sadece savcı değildir. Zabıtanın diğer amirlerine (CMUK 127/1) başvur-ması imkânı da bulunmamalıdır. Memura tanınan yetkinin amire tanınmaması için hiçbir neden yoktur(k-m: Göl¬cüklü, age. 72).38. Bu amirden maksat, sadece savcı değildir. (k-m: Gölcüklü, age. 72; Yüce, 82). Kolluk memurunun tutuklama kararı verilmesini gerektiren bir hal olup olmadığı konusunda fazla bilgisi bulunamayacağına göre, bunu kolluk amirlerinden de sorup tahkik etmesi mümkündür. Zaten amire müracaat imkânı olmaması şartı bunun için konmuştur(Esbabı Mucibe 150).39. Mülga 157. maddede tevkif sözü geçmekte idi. Hâkim kararı bulunmadığından bunun tutuklama değil yaka¬lama olduğu açıktı. Yakalanan kişinin bir süre gözaltına alınması nedeniyle, yakalama yerine, son zamanlarda "gözaltına alınma" denildiğinden, sözü geçen maddenin 1985 değişikliğinde yakalama yetkisi yerine gözaltına alma tabiri kullanılmıştır. CMK 168. Maddede belirtilen zor kullanarak men kavramına özgürlüğün kısıtlana¬rak tedbir alınması kavramı da dâhildir(Özbek, Veli Özer, “Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun Anlamı”, Ankara, 2005, s. 722).40. Ayrıntılı bilgi için bakınız: CENTEL, Nur, age. s. 207.41. GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, age. s. 163.42. 1992 yılında 128’inci maddede yapılan değişiklikte, bu hak düzenlenmemişti. İfade almayı düzenleyen 135. maddede “yakınlarından istediğine duyurma”dan bahsediliyorsa da, bu işlem ifade alma sırasında uygulana-caktı. Ancak gözaltı süresi uzadıkça, haber vermenin erken olması önem kazanacaktır. Anayasa'da yapılan de¬ğişiklik gereğince (Ay "2001–4709" 19), yakınlarına derhal haber vermek mecburi hale gelmiştir.43. Avrupa Sözleşmesi 5. maddesinde yer alan, "hâkim" kelimesi, bir mahkemeyi veya yargı yetkisi taşıyan bir kişiyi ifade eder. Güvenceye sahip olmak kaydıyla hâkim dışında kalan bir kişi de olabilir. GÖLCÜKLÜ ve GÖZÜBÜYÜK, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması”, Ankara, 1994, s. 19.44. GÖLCÜKLÜ ve GÖZÜBÜYÜK, age, 1994, s. 197.45. Avrupa insan hakları komisyonunun Hollanda aleyhindeki 1966 tarih ve 2894/66 sayılı ve Belçika aleyhindeki 1973 tarih ve 4960/71 sayılı başvurular üzerine verdiği kararlar.46. YENİSEY, Feridun, “Arama Elkoyma”, Ankara, 1995, s. 95).47. DEMOKRATİKLEŞME, C. I, s. 11; YURTCAN, 1992 Değişiklikleri, s. 2; TEZCAN, “Haksız Yakalama”, s. 48. vd.48. Ukrayna Mevzuatı, TİKA Yayını, Ankara, 1998, s. 20.49. Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


@2019 EROL.AV.TR

bottom of page