top of page
Yazarın fotoğrafıAdmin

İstirdat Davası - Makale ve İncelemeler

Makale ve İncelemeler

Av. İsmail Serkan KAPUDERE- İstirdat Davası  İSTİRDAT DAVASI A. GENEL HACİZ YOLU İLE TAKİPTE VE KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE TAKİPTE İSTİRDAT DAVASII. GENEL OLARAK İSTİRDAT DAVASIİstirdat sözlük anlamı bakımından “geri ve¬rilme, geri isteme” manasına gelmektedir1. İstirdat davası ise, haklı bir neden olmaksı¬zın mal kazanımından doğan ve kazanılan malın geri alın¬masını amaçlayan davadır2. İcra iflas kanunu anlamında ise istir¬dat da¬vası, borç olmayan bir paranın, kesinleşen icra takibi dolayı¬sıyla cebri icra tehdidi altında ödenmesi durumunda bu paranın geri alınması için açılan davadır3 (İİK. M. 72/7).Kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazının icra mah¬kemesince kaldırılmış olması nedeni ile kesinleşen icra takibine rağmen (maddi hukuk bakımından) borçlu olmadığı kanısında bulunabilir. Borçlu, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendi¬sine geri verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir4.İstirdat davası İİK’nun da düzenlenmiş olmasına rağmen, ta¬raf¬lar arasındaki uyuşmazlığı maddi hukuk bakımından sona er¬dirmeye yönelik bir davadır. Bu anlamda istirdat davası normal bir “eda” davasıdır. Dolayısıyla kişi ancak cebri icra tehdidi altında yapmış olduğu ödemeyi geri isteyebilir, bunun dışında icra taki¬binde ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesini isteyemez5. Yargıtay, İstirdat davasının hukuksal yapısını şu şekilde açıkla¬maktadır;“Bilindiği gibi; geri alma davası, icra hukukunun bir kavramı ol¬masına rağmen uyuşmazlığın maddi hukuk yönünden çözümle¬yen bir yoldur (davadır) (Baki Kuru – İcra ve İflas Hukuku – Cilt1 İcra hukuku – Ankara 1965 – sayfa 179) (Nurkut İnan – İstirdat Davala¬rında İspat Yükü – Batıder – 1969 – Cilt5 sayfa 89). Bir eda davası olan bu dava nitelikçe (sebepsiz iktisap davası)’na benze¬mektedir. Ne var ki, burada borçlu BK 62’de öngörülen ilke hilafına “kendini borçlu sanarak hataen ödeme yaptığını ispatla yükümlü değildir”. Bunun nedeni, ödemenin icra zoru ile yapılmış olmasıdır. Geri alma davasının amacı, davacının ödeme emrine itiraz etme¬mesi yada edipte itirazının kaldırılmış olması sebebiyle aleyhine kesinleşen icra kovuşturması dolayısıyla, cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı ve fakat gerçekte borçlu olmadığı bir para¬nın geri alınmasını sağlamaktır. Çünkü ödeme emrine zamanında itiraz edilmemesi yada edilipte itirazın kaldırılması üzerine ödeme emrinde yazılı mik¬tarın ödenmesi ile taraflar arasındaki uyuşmaz¬lık sadece icra hu¬kuku yönünden sonuçlanır. Maddi hukuk yö¬nünden ise uyuşmazlık kesin olarak sona ermiş olmaz. Görülüyor ki maddi hukuk yönünden bir eda davası niteliğindeki bu davanın konusu, öncelikle ödeme em¬rindeki alacağın aslında var olmadığı yada hukuken borçluyu ilzam eder nitelikte bulunmadığı yönleri¬nin ispatı ile ilgilidir. Şu halde borçlu, Postacıoğlu’nun da belirttiği gibi, “alacaklıya karşı hiçbir su¬rette borçlanmadığını bu davada ileri sürebileceği gibi, borçlanmış olsa bile, bunun butlan sebeple¬rinden biri ile sakatlanmış (mâlul) olduğunu veya borcun itfa edil¬diğini ve binaenaleyh hukuken mülzem olmadığı bir parayı ödemiş olduğunu dermayen edecektir…” (İ. Postacıoğlu – İcra Hukuku Esasları – İstanbul 1958 – s.194 vd.)”6.Yukarıda belirtildiği üzere doktrin ve Yargıtay kararları ışı¬ğında istirdat davasının takip hukuku ve maddi hukuk açısından şartları karşımıza çıkmaktadır. Takip hukuku açısından; borcun icra takibi sırasında ödenmesi ve cebri icra tehdidi altında ödenmesi¬dir. Maddi hukuk açısından; borçlu, hakkındaki icra ta¬kibinin kesinleşmesi ile aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. Maddi hu¬kuka ilişkin istirdat davasının tek şartı borçlunun borçlu olmadığı parayı ödemiş olmasıdır. II. İSTİRDAT DAVASININ ŞARTLARI 1. İstirdat Davasının Takip Hukukuna İlişkin Şartlarıa) Borcun İcra Takibi Sırasında Ödenmesi;İstirdat davasının açılabilmesi için ilk şart, davacı borçlu ta¬ra¬fından geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında öden¬miş olması gerekmektedir7. Ödeme şeklinin nasıl olacağına ilişkin ikili bir ayrıma gidebiliriz. İlk olarak geri verilmesi istenen para borçlu tarafından veya üçüncü kişi tarafından icra dairesine yatı¬rılabilir. İkinci olarak ise borçlunun mallarının haczedilip satılması sonu¬cunda elde edilen paranın ödenmesidir8.Davacı borçlunun istirdat davası açabilmesi için, borç olan paranın icra dairesine yatırılmış olması yeterlidir, dolayısıyla icra dairesine yatırılan paranın davalı alacaklıya ödenmesine gerek yoktur. Ayrıca davacı borçlu istirdat davasını güvence altına almak için, paranın icra dairesi tarafından davalı alacaklıya ödenmeden önce, icra dairesine ödenen para üzerinde alacaklının alacağını ih¬tiyaten haczettirebilir9.İİK’nun 72. maddesinin 538 sayılı kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde, borçlunun istirdat davası açabilmesi için, alaca¬ğın tamamen ödenmiş olması gerektiği görüşü doktrin ve Yargı¬tay’ca savunulmuştur10. Ancak, 538 sayılı kanunla değişik 72. mad-deye göre, borçlu, borcunu ödemeden önce menfi tespit davası açabileceğinden borcun bir kısmını cebri icra tehdidi altında öde¬miş olan borçlu, borcun, henüz ödenmemiş olan kısmı için menfi tespit davası, ödenmiş olan kesimi için de istirdat davası açılabi¬lir11. Örneğin; “İİK’nun 72 maddesinin 538 sayılı yasa ile değişmesinden sonra, borcun ödenmesinden önce menfi tespit davası açılma im¬kanı getirilmiş olmasına göre, borcun bir kısmını cebri icra tehdidi altında ödemiş olan borçlu, henüz ödenmemiş alacak kesimi için menfi tes¬pit davası, alacağın ödenmiş bölümü için de istirdat da¬vası açabilir. İİK’nun 72/7 maddesinde tamamen ödeme deyimi istirdat davasının açılma koşullarından olmayıp, istirdat davası açma süresinin baş¬langıcı olarak kabul edilmelidir. Bu nedenledir ki, mahkemenin bor¬cun tamamen ödenmediği nedeniyle istirdat davasının açılamaya¬cağı görüşü yasa ve bu konuda kararlılık ka¬zanan Yargıtay karaları ve bilimsel öğretiye aykırıdır”12Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere İİK m. 72/7 de yer alan paranın tamamen ödenmesi deyimi istirdat davasının açılma şartı olarak değil, bir yıllık istirdat davasını açma süresinin baş¬langıcı olarak kabul etmek gerekir13.  b) Borcun Cebri İcra Tehdidi Altında Ödenmiş Olması;Burada borçlunun, borçlu olmadığı parayı icra tehdidi altında ödemiş olması gerekmektedir. Hangi durumlarda borçlunun yaptığı ödemenin “cebri icra tehdidi” altında yapılan ödeme olarak kabul edileceğini çeşitli durumlara göre ve Yargıtay kararları ışığında in¬cele¬mek gerekirse; İİK m. 72/7’ deki düzenlemeye göre takibe itiraz edilmemiş “Da¬vacı borçlunun, takip sırasında İİK’nun bahşettiği şikayet ve iti¬raz haklarını kullanmamış olması, genel hükümlere göre istirdat da¬vası açmasına mani değildir. Zira İİK m.72/7’ye göre itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek zorunda kalan borçlunun genel hükümlere göre istirdat davası açmaya hakkı vardır”14 veya itirazın kaldırılmış ol¬ması yüzünden, borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek zo¬runda kalan şahıs, paranın geri verilmesini isteyebilir. Yasanın bu düzenlemesine göre icra dairesine yapılmış olan öde¬menin, borçlu¬nun ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazı¬nın kesin olarak kaldırılmış olması yüzünden yapıl¬mış olması ge¬rekir15. Borçlu ödeme emrine süresinde itiraz etmeyerek icra takibinin kesinleşmesine neden olabilir. Dolayısıyla ilamsız icra takibi ke¬sinleşen borçlunun söz konusu takibi durdurabilmesi için takibe konu olan borcunu ödemiş olması gerekir. Böyle bir durumda yapmış olduğu ödeme de cebri icra tehdidi altında gerçekleşmiş olacağından16, borçlu istirdat davası yoluna gidebilecektir.Aynı şekilde, borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullanan taraf , süresi içe¬risinde gönderilen hesap özetinin muhtevasına hesap özetinin alınmasından itibaren bir ay içerisinde itiraz etmezse, hesap özeti¬nin gerçeğe aykırılığına ilişkin iddiasını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir (İİK M. 68b/2). Dolayısıyla krediyi kullanan ta¬rafın yapmış olduğu ödeme cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme olacağından istirdat davası açabilmektedir.17Kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takibe konu olan bir takip sırasında, ödeme emrine itiraz etmeyerek icra memuru huzu¬runda alacaklı ile borçlunun tespit sözleşmesi yaptıktan sonra borcu ödeyen borçlu istirdat davası açabilir. Nitekim borçlunun, itiraz ve şikayet gibi takip hukukuna özgü yollara başvurması ha¬linde takibin durmayacağını bilmesi durumunda, mallarının haciz ve satışını önlemek için ödediği borç hakkında “şu halde itiraz ve şikayet gibi takip hukukuna özgü yollara başvurması halinde taki¬bin durmayacağını bilen ve mallarının haciz ve satış gibi sonuçlar¬dan kaçınmak isteyen davacının yaptığı ödemelerin yine de cebri icra baskısı altında yapıldığının kabulü zorunludur”18 istirdat davası açabilecektir19.İcra mahkemesinin, takip hukukuna ilişkin ve kesin hüküm teşkil etmeyen itirazın kesin kaldırılması talebinin kabulü ve red¬dine ilişkin kararlarına karşı yargılanmanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz. Nitekim, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etme¬yen bu kararların etkisi, genel veya özel mahkemelerde açılacak olan normal bir alacak davası veya menfi tespit veyahut da istirdat davası ile kaldırılabilecek niteliktedir20. İcra mahkemesinin itirazın kesin kaldırılması talebinin reddi veya kabulüne ilişkin kararı maddi hukuk yönünden kesin hüküm teşkil etmez. Ancak, yapılan takip bakımından davanın taraflarını bağlar ve takip hukuk bakımından kesin hüküm sayılır21. Nitekim, icra mahkemesi tarafından itirazı kesin olarak kaldırılan borçlu, borçlu olmadığına ilişkin iddiasını borcunu ödedikten sonra istir¬dat davası açmak suretiyle iddiasını bir kez daha genel mahkeme¬lerde ispat etmek imkanına sahiptir22. Aynı şekilde, icra mahkemesi tarafından itirazı geçici olarak kaldırılan borçlu, yedi gün içerisinde borçtan kurtulma davası aç¬mamış ol¬ması nedeniyle aleyhindeki itirazın kaldırılması kararı ke¬sinleşen borçlu cebri icra tehdidi altında ödeme yapmış olacağın¬dan istirdat davası açabilir. Ancak borçlu, itirazın geçici kaldırıl¬ması üzerine borçtan kurtulma davası açmış ve bu davayı kaybe¬derek borcu ödemek zorunda kalmışsa, bu aşamada istirdat davası açamaz. Zira bu durumda kesin hüküm itirazı ile karşılaşır23.Borçtan kurtulma davasında da olduğu gibi, iti¬razın iptali da¬vasını kaybeden borçlu da, istirdat davası açamaz24.Bilimsel öğretide, ilamsız icra sisteminin çabuk ve basit bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla borçtan kurtulma davası ile itirazın geçici kaldırılması yolunun İcra ve İflas Kanunundan ta¬mamen çıkartılması savunulmuştur. Bunun yerine, borçlunun im¬zaya itiraz etmiş olması halinde; alacaklının icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılmasını talep edebilmesi imkanının tanınması gerektiği ve borçlunun borç ödendiği taktirde istirdat davası (veya menfi tespit davası) açma imkanına sahip olması nedeniyle, borç¬tan kurtulma davasının varlığına gerek kalmadığı ifade edilmiştir25. Borçlu, itiraz süresi içinde takip konusu borcu ödeme emrine iti¬raz süresi içinde icra dairesine öderse, m. 72’ye göre istirdat da¬vası açamaz. Çünkü borçlunun henüz itiraz etme (ve bununla icra taki¬bini durdurma)imkanı bulunduğu bir dönemde yaptığı ödeme, cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme değildir. Bu halde borçlu an¬cak BK m.62’ye göre sebepsiz iktisap davası açabilir26. Ör¬neğin;“Dava, İ.İ.K' nun 72. maddesine dayalı menfi tespit ve istirdat is¬temine ilişkindir. Davacı, borcu olmadığı halde icra takibi sırasında yasal itiraz süresini geçirdiğinden icra dosyasına ödeme taahhü¬dünde bulunduğunu ve alacaklı tarafa ödemeler yaptığını ileri sür-müştür. İstirdat davasının kabul edilmesi, maddi hukuk bakımından (aslında) alınmayan bir paranın, hakkındaki icra taki¬binin kesinleş¬miş olması nedeniyle cebri icra tehdidi altında öden¬mek zorunda kalınmasına bağlıdır, (İ.İ.K.mad.72/VII). Dosya ince¬lendiğinde da¬vacı borçlu Gürkan ;aleyhine yürütülen ilamsız takibe ait ödeme em¬rinin 29.04.1999 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borç¬lunun 7 günlük itiraz süresi içinde kalan 03.05.1999 tarihinde icra dairesine gelerek "takipteki borcumu kabul ediyorum, takibe ve talep edilen şekli ile alacağa bir itirazım yoktur, ödeme emrini posta yolu ile tebellüğ et¬tim. Asıl borçluya müracaat hakkım saklı kalmak kay¬dıyla ödemeyi kabul ve taahhüt ederim" şeklinde imzalı beyanda bulunduğu anla¬şılmıştır. Buna göre itiraz süresi içinde takip konusu borcu kabul ederek, ödeme taahhüdünde bulunan ve ödeme yapan borçlunun bu beyanı ve yaptığı ödeme kendisini bağlayıcı olduğun¬dan istirdat da¬vasının kabulü için zorunlu yasal koşullar olayda gerçekleşmemiştir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, yazılı şe¬kilde kabulü doğru görülmemiş, kararın davalı banka yararına bo¬zulması gerekmiş¬tir”27.Borçlu ödeme emrine karşı süresinde yapmış olduğu itirazını geri alabilir. Ancak böyle bir durumda borçlu mallarının haczini önlemek için borcunu ödemesi cebri icra tehdidi altında değil, ak¬sine rızasıyla yapılmış olduğu bir ödeme olacaktır. Dolaylısıyla is¬tirdat davasının şartının gerçekleşmemesi nedeniyle bu dava yo¬luna gidemeyecektir. Buna karşılık, borçlunun şartlarını taşıdığı takdir de BK madde 62’ye göre sebepsiz iktisap davası açabilecek¬tir28.Başka bir durum ise, kendisine karşı icra takibi yapılmamış olan ve yapılmış olsa bile bu takibi kesinleşmeden önce borçlu ol¬madığı bir parayı ödediği iddiasında bulunan borçlu, İİK m. 72/7’ye göre iddia ederek istirdat davası açamaz29. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bunun aksi yönünde bir karar vermiştir; “Davacı vekili davaya konu olan para borcunun müvekkili tara¬fından davalı alacaklıya ödenerek ibraname alınmasına rağmen alacaklının, adi borç senedini tanzim ve vade kullanarak ilerde geri alma davası açabileceği düşüncesiyle parayı bankaya ödemek zo-runda kaldığını ileri sürerek, mükerrer ödediği paranın İİK.nun 72/7. maddesi gereğince davalıdan geri alınmasına karar verilme¬sini istemiştir.İbranamenin sahteliğine ve geçersizliğine dair davalı iddiaları mahkemece reddedilip hükmün bu yönü bozma kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiğine ve davacı ibranameye rağmen bu parayı bankaya ödemek durumunda kaldığına göre, ortada mukürrer ödeme bulunduğunun kabulü zorunludur. Esasen iki defa ödeme hususunda mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık da yoktur.Çözümlenmesi gereken hukuki sorun, davacının ikinci defa ödediği parayı dava yolu ile geri alıp alamıyacağına ilişkindir. Bu sorunun çözümlenmesi davacının bankaya yaptığı ödemesinin "ihti¬yari" olup olmadığının saptanmasına bağlıdır.Dava konusu olan ve dosya arasında bulunan senet TTK. nun 688. maddesindeki unsurları taşıyan emre muharrer senettir. Tahsil cirosu ile Osmanlı Bankası Kavaklıdere Şubesine tevdi edilmiştir.Kambiyo hukuku bakımından senet hamili bulunan banka asıl senet sahibinin bütün haklarını kullanabileceği gibi senetten doğan işlemleri yapmaması veya süresinde yerine getirmemesi halinde BK. nun vekalet ve hizmet akdi hükümlerine göre sorumlu olur.Banka TTK. nun 690. maddesi delaletiyle aynı kanunun 620. maddesine göre ödenmek üzere senedi borçluya vadesinde ibraza ve ödememe halinde 626. maddesinde öngörüldüğü üzere ödeme protestosu göndermeye zorunludur. Aksi halde protestonun yapıl¬mamış olması bir kısım hakların düşmesine neden olur ( TTK. nun 642/2 ).Dava dosyasından davacının tacir olduğu ve dava konusu pa¬rayı bankanın ihbarnamesi üzerine ödediği anlaşılmaktadır. Senet bedeli vadesinde ödenmediği takdirde banka tarafından protesto edilerek protestonun T.C. Merkez Bankasına bildirilmesi yasa gere¬ğidir ( 1211 S.K.md. 44/son fıkrası ). Uygulamaya göre protesto keyfiyeti merkez Bankası bültenle¬rine geçirilerek bütün bankalara duyurulmaktadır. Bu eylemin so¬nucu olarak davacının ticari itibarının sarsılacağı ve ticari kredileri¬nin kesileceği kuşkusuzdur.Alacaklı herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmeden borçludan ödemede bulunmasını isteyebileceği gibi, ihtirazi kayıtla yapılan ödemeyi kabule mecbur değildir. Esasen dosyaya ibraz edilen banka yazısında kambiyo senetlerinin ödenmesinde ihtirazi kayıt konulabilmesinin teamülden olmadığı da açıklanmıştır.O halde davacı böyle bir hukuki sonuçtan kaçınmak için parayı bankaya ödemek zorundadır. İhtiyari ödemeler için söz konusu olan BK.nun 62. maddesinin olayda uygulanması düşünülemez. Zor al¬tında yapılmış bu ikinci ödemesini davacının geri isteme hakkı var¬dır.Bu nedenlerle mahkemece davanın kabulüne dair kararda di¬renimlesin de isabetsizlik görülmediğinden direnme kararı onanma¬lıdır”30.İİK m. 72 de yer alan “itiraz etmemiş ya da itirazı kaldırılmış ol¬ması yüzünden…” deyimleri, icra takibinin varlığından bahset¬mektedir. Ancak kanunda yer alan bu açıklığa karşın Hukuk Genel Kurulu kendisine karşı hiçbir icra takip işlemi yapılmamış olan borçlunun, protesto çekilmesini önlemek amacıyla bankaya ödemiş olduğu paranın geri verilmesi için istirdat davası açılabileceği yö¬nünde karar vermiştir. Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu “borçlu olmadığını bilerek ve ihtirazı kayıt ileri sür¬me¬den ödemede bulunan kişi verdiğini geri isteme hakkından yok¬sundur (BK m.62). Dava konusu para ödenirken muhataba duyu¬rulmak üzere ihtirazı kayıt ileri sürülmesini önleyen kanuni bir engel yoktur. Davacı¬nın protesto edilmemek gibi bir düşünce ile ihtirazı kayıt ileri sürmeden parayı ödemiş olması geri alma davası açma hakkı vermez”31 karar kanun da ki tanıma daha uygun düşmekte¬dir. Acaba İhtiyati haciz tehdidi altında ödenen borç içinde borçlu istirdat davası açabilecek midir? İhtiyati haciz tehdidi (yani kendi¬sine karşı alınmış olan ihtiyati haciz kararı gereğince malları üze¬rine ihtiyati haciz konulacağı ve malların borçlunun evinden veya işyerinden alınarak yediemine teslim edileceği tehdidi) altında borçlu olmadığı bir parayı ödediğini iddia eden borçlu da, m. 72/7’ye göre istirdat davası açamaz; ancak şartları varsa BK. m.62’ye göre sebepsiz iktisap davası açabilir. Çünkü, borçluya karşı yapıl¬mış bir icra takibi yoktur veya mevcut olsa bile bu takip kesinleş¬memiştir. Borçlu, teminat göstererek ihtiyaten haczedilen malların kendi elinde bırakılmasını veya ihtiyati haczin kaldırılma¬sını sağla¬yabilir ve menfi tespit davası açabilir veya borçlu doğruca menfi tespit davası açıp mahkemeden icra takibinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı alarak, ihtiyati haczin icrasını durdurabi¬lir veya ihtiyati haczin kaldırılmasını sağlayabilir. Bu imkanları olan borçlu, ihtiyati haciz sırasında borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş sayılmaz ve bu nedenle İİK 72/7 hükmüne göre istirdat da¬vası açamaz32. Bu konuda Yargıtay Hukuk Daireleri’nce verilmiş çe¬lişkili kararlar bulunmaktadır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi “… somut olayda BK madde 30/2’nin koşulları gerçekleşmiştir. Davalı, davacının içinde bulun¬duğu maddi ve manevi müzayaka halinden yararlanarak ondan fa¬hiş menfaat temin etmiştir. Öyleyse bu sözleşme BK madde 30/2 ye göre geçersiz olup davalı aldığını iade etmek zorundadır”33 şeklinde karar almıştır. 13 Hukuk Dairesi’nin almış oldu bu kararda dava¬cının ihtiyati haciz tehdidi altında ödemiş olduğu paranın iadesi için BK’nun 30/2 . maddesine göre dava açabileceğini ve paranın iadesine karar vermiştir. Ancak 13. Hukuk Dairesi’nin almış ol¬duğu bu kararına karşılık Yargıtay 11. Hukuk Dairesi “…davalının takip konusu senede müsteniden aldığı ihtiyati haciz kararını dava¬cının kamyonu üzerine koydurmak suretiyle infaz ettirdiği, bunun üzerine borçlu davacının oğlu tarafından, kamyonun serbest bıra¬kılmasını temin amacıyla, takip konusu borcun tamamının ödendiği, gerek davalının icra dosyasındaki beyanından ve gerekse bu da¬vaya verdiği cevaptan anlaşılmaktadır. Oysa davalının bu senede dayalı takibinden önce davacının borca mahsuben yaptığı ….liralık bir ödeme mevcut olup davalının takip yaparken bu ödemeyi senet bedelinden mahsup edip, geri kalan alacağı üzerinden takibe giriş¬mesi gerekirken, senedi olduğu takibe koymakla davacının … lira fazla ödemesine sebebiyet vermiştir. Daha açık bir deyişle davalının, …. Liralık ödemeyi alacağından düşüp … lira üzerinden takibe geç¬mesi gerekirken davalı … liralık senedin tamamını takibe koyması ve bu suretle başlayan icra takibinin devamı sırasında davacı takibe itiraz imkanı bulamayarak oğlu eliyle borçlu olmadığı parayı ödemek durumu ile karşı karşıya kalmıştır. Böylece olayda İİK’nun 72/7. maddesindeki durum gerçekleşmiş olduğundan, da¬vacının alınan bu maddeye dayanarak böyle bir dava açmakta haklı olduğunun ka¬bulü gerekirken, mahkemece yazılı olduğu şekilde hü¬küm tesisi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir”34 şeklinde ka¬rar vermiştir.Her iki Yargıtay dairesinin vermiş olduğu kararları incelediği¬mizde; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi söz konusu olayda ihtiyati haciz tehdidi altında borcunu ödemiş olan borçlunun İİK madde 72/7 değil, BK madde 30/2 hükümlerine tabi olacağı kararını vermiş, 11. Hukuk Dairesi ise kararında, ihtiyati haciz tehdidi altında bor¬cunu ödeyen borçlunun BK madde 62 değil, İİK madde 72/7 hü¬kümlerine tabi olacağı kararı vermiştir. Burada 13. Hukuk Dai-resi’nin vermiş olduğu karar yerindedir. Çünkü, borçlu ihtiyati ha¬ciz tehdidi altında borcunu ödemiş olsa dahi icra takibi daha ke¬sinleşmemiştir35. Dolayısıyla İİK madde 72/7 hükmünde yer alan koşul yani istirdat davası açılabilmesi için icra takibinin kesinleş¬miş olması koşulu gerçekleşmemiştir.Aciz vesikası ve aciz vesikası hükmünde sayılan haciz tuta¬nağı, sadece takip hukuku bakımından kayıtsız şartsız belirli bir para borcu ikrarı İİK md.68 normlarına uygun belge niteliğinde olup, maddi hukuk bakımından borç ikrarı kesin delil sayılmaz. Nitekim, icra müdürlüğünce re’sen düzenlenen aciz vesikası, borçlunun iradesiyle düzenlenmiş olmadığından onun imzasını da taşımaz. Dolayısıyla, borçlu, aciz vesikasına bağlanmış borcun mevcut olmadığını iddia ederek aciz vesikası sahibi alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, aleyhine girişilen icra takibinde cebri icra tehdidi altında yaptığı ödemenin istirdadını da dava ede¬bilir36. Yabancı para alacağına ilişkin icra takibinde, İİK. md. 58/f.2,b.3’ün emredici hükmü gereğince yabancı para taki¬bin başında Türk parasına çevrilir ve Türk Lirası olarak hesaplanıp takip talebinde gösterilen para miktarı takip boyunca aynı kalır. Yabancı para alacağının, takip konusu yapılması ve fiili ödeme ta¬rihine kadar döviz kurunun Türk Lirası karşısında önemli ölçüde değer kaybetmesi sebebiyle, borçlu olduğu miktardan fazla ödeme yapmış duruma gelen takip borçlusu, cebri icra tehdidi altında ödediği borcu aşan bu miktar için istirdat davası yolu ile geri iste¬yebilme imkanına sahiptir37. Bağ-kur kanuna göre, sigortalı olan şahıs süresi içerisinde (il¬gili ayın sonuna kadar) pirim borcunu ödemezse, bağ-kur pirim borcunu gecikme zammı ile birlikte ödemesini borçluya bildirir. Bağ-kurlu borçlu şahıs ise kurumca prim tahakkuk ve takip belge¬sinde belirtilen borca karşı bağ-kurun yapmış olduğu ilamsız icra takibi sonucunda kesinleşen borcu ödedikten sonra istirdat davası açabilir38. Bu konuyu destekler nitelikte Yargıtay’ın vermiş olduğu karara bakacak olursak;“ kurumca (bağ-urca) düzenlenen pirim tahakkuk ve takip belgesi bağ-kur kanunun 54. maddesi gereğince İİK’ nun 68. mad¬desinde yazılı belgelerden olduğu ve borçlunun “ borcun isteneme¬yeceğine” dair herhangi bir belge ibraz etmediği düşünülmeden borçlunun görevli mahkemede menfi tespit ve istirdat davası aça¬bileceği nazara alınmadan itirazın kaldırılması isteğinin reddolun¬ması isabetsiz…”39. SSK’nın 79/1. maddesi, işverenleri bir ay içerisinde çalıştır¬dıkları sigortalılar için, sigorta primleri ve destek primi hesabına esas tutulan kazançlar toplamı ve prim ödeme gün ve sayılan ile bu primleri gösteren asıl veya ek belgeleri ait olduğu ayı ve dönemi takip eden ayın sonuna kadar kuruma vermekle ve kurumca iste¬nilmesi halinde işyeri kayıtlarını ibraz etmekle yükümlü kılmıştır. İşverenin, kurumca re’sen düzenlenip kendisine tebliğ edilen prim borcuna karşı kurum ünitesine itiraz etmesine ve itirazının reddi halinde, kurumun yapmış olduğu icra takibi sonucunda prim bor¬cunu ödemek zorunda kalan işveren, ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde, kuruma karşı istirdat davası açabilir40. 2. İstirdat Davasının Maddi Hukuka İlişkin ŞartlarıMaddi hukuka ilişkin istirdat davasında borçlunun, hakkın¬daki icra takibinin kesinleşmesi ile aslında borçlu olmadığı bir pa¬rayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır41. Maddi hukuka ilişkin istirdat davasının tek şartı borçlunun borçlu olmadığı parayı ödemiş olmasıdır. Söz konusu istirdat davasında borçlu, borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlüdür. Ancak BK 62 hükmünün şartlarından farklı olarak, söz konusu parayı yanılarak kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispatlamakla yükümlü değildir42. Borçlunun istirdat da¬vası açabilmesi için, geri verilmesini istediği para, maddi hukuk bakımından istenmesinin mümkün olması gerekir43. “Kızı kaçırılan kimsenin bir miktar para karşılığında şikâyetinden vazgeç¬meyi ta¬ahhüt etmesinde yasaya ve ahlâka aykırı bir yön bulunmadığından, kaçı¬rılan kızın babasına şikâyetinden vazgeçmesi için verilen para¬nın şikâyetten vazgeçilmemesi halinde, geri alma davası ile geri is¬tenebileceği44” Borçlunun geri verilmesini istediği paranın maddi hukuk bakımından geri istenmesi mümkün olan hallere bakacak olursak; Borçlu ödeme emrine itiraz ederken veya itirazın kaldırılması duruşmasında zamanaşımı def’inde bulunduğu halde, bu def’i ye¬rinde bulunmayarak itirazın kesin kaldırılmasına karar verilmiş ve bunun üzerine cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış ise istirdat davası açabilir45. Kumar borcunda ise, borçlu ödeme emrine itiraz ederken bor¬cunun kumar borcu olduğunu bildirmiş olup, bu iddiasını İcra Mahkemesinde ispat edemediği için itirazın kesin kaldırılmasına karar verilmiş ise kesinleşen icra takibi nedeniyle ödediği paranın kumar borcu olduğunu bildirerek istirdat davası açabilir46.Bu durumlar karşısında bazı durumlarda ise borçlunun geri verilmesini istediği para maddi hukuk bakımından geri istenmesi mümkün olmayan hallerdir47. Bu halleri inceleyecek olursak;Borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz edipte itira¬zında zamanaşımını ileri sürmemiş ise, kesinleşen icra takibiyle cebri icra tehdidi altında ödemiş olduğu zamanaşımına uğramış paranın geri verilmesini isteyemez48. Bu nedenle de istirdat davası açamaz. Örneğin; “İşbu geri alma davasında, borçlu, hem alacağın esasında mev¬cut olmadığı ve hem de zamanaşımına uğradığı nedenine dayan¬makta ise de; icra kovuşturmasına karşı zamanaşımı nedenine da¬yanan bir itiraz ileri sürülmemiş olması, zamanaşımı savunmasın-dan vazgeçmiş olduğu anlamına gelir. Zira; zamanaşımı, taraflar arasındaki alacaklılık ve borçluluk ilişkisini ortadan kaldırmadığı gibi, borcun rızaen ödenmesini de engellemez. Bir kelime ile; zama¬naşımı, esas hakkı değil, onu dava ve takip yetkisini düşürür. Olayda, borçlunun itiraz etmeksizin ödemede bulunmuş olması, za¬manaşımına uğrayan bir borcun rızaen ödenmiş olması itibariyle, Borçlar Kanunu`nun 62`nci maddesinin "Müruru zamana uğramış olan bir deyni eda için verilen şey alınamaz" hükmü gereğince geri alınmasının istenmesi mümkün değildir”49.Kumar borcu için yapılan ilamsız takipte, borçlu ödeme em¬rine itiraz etmemiş ise yada itiraz edipte borcun kumar borcu ol¬duğunu ileri sürmemiş ise, kesinleşen icra takibi nedeniyle ödediği paranın kumar borcu olduğunu ileri sürerek istirdat davası aça¬maz50.Borçlu icra takibi sırasında ödemiş olduğu borcu ile davalı alacaktan olan bir alacağını takas ettiğini bildirerek, icra takibinde ödediği paranın geri verilmesi için istirdat davası açamaz. Nitekim, borçlu borcunu ödemekle sona erdirmiştir ve takasın şartlarından olan karşılıklı iki alacak istirdat davasının açıldığı anda mevcut değildir51. İsviçre’de de, takas beyanına dayanılarak istirdat davası açılamaz; kambiyo senetlerine mahsus takipte borçluya istirdat davası açma hakkı tanınmıştır (Spühler/Pfister, s.231)52.Ayrıca kanuna ve ahlaka aykırı bir amaç elde etmek için veri¬len parada geri istenemez Aynı şekilde ahlaki bir ödevin yerine geti¬rilmesi için verilen para geri alınamaz53. III. İSTİRDAT DAVASINDA SÜREİcra iflas kanununun istirdat davasına ilişkin öngördüğü dava açma süresi bir yıldır54 (İİK m. 72/7). Bu bir yılık süre, hak düşü¬rücü süre niteliğinde olup, sürenin geçirilip geçirilmediği mahke¬mece re’sen dikkate alınır. Sürenin geçirilmiş olması halinde, istir¬dat davası açma hakkı düşmüş olacağından mahkeme davaya gir¬meden usule ilişkin bir karar ile reddeder55. “Geri alma davasının, borcun (daha doğrusu; «borç olmayan para»nın) ta-mamen ödendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması ge¬reke¬ceği”56. Bu süre borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ayrıca icra dairesine ödenen paranın, icra daire¬since alacaklıya ödendiği anın sürenin başlaması için her¬hangi bir önem arz etmemektedir. Paranın tamamının icra daire¬sine yatırıl¬ması veya borçlunun doğrudan doğruya alacaklıya öde¬mesi yahut da borçlunun haczedilen mallarının satılıp bedelinin icra dairesine ödenmesi süre başlangıcı için geçerli nedenlerdir57.İstirdat davasına konu olan borcun ödenmesi taksite bağlan¬mış olabilir, bu durumda son taksitin ödendiği andan itibaren süre işlemeye başlar58. “İİK'nun 72. maddesinin 7 ve 8’inci fıkraları hükmü gereğince; geri alma (istirdat) davaları, borcun tamamen ödenmesin-den itibaren (eğer borç takside bağlanmış ise, son taksidin ödenme¬sinden itiba¬ren) bir sene içinde açılmalıdır59”. İstir¬dat davasına iliş¬kin bir yıllık dava açma süresi zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre olması nedeniyle mahkemece re’sen gözetilir.İstirdat davasına ilişkin İİK madde 72/7 de yer alan bir yıllık dava açma süresini kaçıran borçlunun BK 62’ye göre sebepsiz ikti¬sap davası açıp açamayacağı bilimsel öğretide tartışmalıdır60. Bazı yazarlar sebepsiz iktisap davası açılamayacağı kanısındalar (Dagon, Fritzsche/Walder. Kuru)61. Bu görüşe karşı olanlar ise yani sebepsiz iktisap davası açılabileceğini savunan yazarlar ise (Postacıoğlu, Uyar, Piguet)62, İİK madde 72/7 de ki süreyi geçirdik¬ten sonra BK 62 gereğince ödemeyi hata sonucu yaptığını ispat ederek sebepsiz iktisap davasının açılabileceği görüşünü savun¬muşlardır. İstirdat davası, borçluyu, ödemenin hata sonucu oldu¬ğunu ispat külfetinden kurtaran bir dava yolu olduğuna göre, borçlu bundan isteği ile vazgeçebilmeli ve kendisi için daha ağır koşulları içeren BK’ya dayanarak geri alma istemini ileri sürebilir.BK 62 uyarınca açılacak sebepsiz iktisap davası, istirdat da¬vasında olduğu gibi ödendiği tarihten itibaren değil, ödediğini geri alma hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde aça¬bileceğinden, ayrıca bu sürenin zamanaşımı süresi olması nede-niyle, sürenin geçip geçmediği mahkemece re’sen araştırılacağın¬dan ödemenin hata sonucu olduğunu ispat etmek şartı ile, borçlu sebepsiz olarak zenginleşmiş olan alacaklı lehine, genel hüküm niteliğindeki BK 62 den yararlanarak dava açabilir63.  IV. MENFİ TESPİT DAVASININ İSTİRDAT DAVASINA DÖ¬NÜŞMESİMenfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesine ilişkin icra iflas kanunu madde 72/6 kesin hüküm getirmiştir. Buna göre, takipten önce açılan menfi tespit davasına devam edilirken, dava konu bedelin borçlu tarafından icra dairesine yatırılmasıyla söz konusu menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilebi¬lir64 “Olumsuz tesit davası sırasında, mahkemece ihtiyati tedbir ka¬rarı verilme¬diği için dava konusu borcun alacaklıya ödenmesi ha¬linde, «olumsuz tespit dava¬sına geri alma davası olarak devam edile¬ceği- Açılan menfî tespit davasında davacı, dava dilekçesi¬nin beşinci bendinde açıkladığı üzere «davalılara borcu olmadığı gibi hakkında ya¬pılan icra takibi dayanağı çekin de kendisine ait olma¬dığını, Timur Petrol ürünleri A.Ş. 'nin keşideci bulunduğunu, bu ne¬denle aleyhinde icra takibi yapılamayacağım > iddia etmiştir. Da¬vaya ve icra taki¬bine konu olan 25.5.1987 tarihli çekin keşidecisi mevcut kaşesine göre, Timur Petrol Ürünleri A.Ş. olup, hâmiline dü-zenlendiği ve çek arkasında Rıza Güner 'in ciranta olup, diğer davalı Nuri Kaya Işıklar'a ciro edil¬diği görülmektedir. Dosyada mübrez yetki belgesine göre davacı Efgan Timuçin. Ti¬mur Petrol Ürünleri A.Ş.'nin münferit imzalı ve yetkili temsilcisi bulunmaktadır İşbu çek işin, davacı Efgan Timuçin'in şahsı hakkında icra takibi yapılması haklı kabul edile¬mez. Çek bedeli davacı hakkında yapılan icra takip dosyasına, dava aşa¬masında ödenmiş olmakla, açılan menfi tespit davasının İİK'nun 72/6. maddesi hükmünce «istirdat davası» olarak devamına ve da¬vacının talebinin kabulüne ka¬rar ve¬rilmesi gerekir…”65. Bu durumda menfi tespit davası istirdat dava¬sına yasa gereği kendiliğinden dö¬nüşmektedir. Dolayısıyla, davacı¬nın istemde bulunması şart değil¬dir66 “İİK m.72, VI`ya göre, borçlu menfi tespit davasında ihtiyati ted¬bir kararı almaz ve borç da öden¬miş olursa, dava "istirdat" ( geri alma ) davası olarak sürdürülür. Davanın, "geri alma davası”na dö¬nüşmesi için, davalının herhangi bir istemine gerek ve zorunluluk yoktur. Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki ka¬rarda direnmek, usul ve yasaya aykı¬rıdır”67. buna rağmen davacı ayrı bir istirdat davası açarsa bu iki dava HUMK madde 45 hükmü gere¬ğince birleştirilir ve karara bağlanır68.Borçlu, borcun ödenmesinden bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra menfi tespit davasına, istirdat davası olarak devam edilme¬sini isterse, İİK da ki bir yıllık süre uygulanmadan mahkemece, menfi tespit davası istirdat davası olarak devam edilir69. İcra takibi borç tamamen ödendiği halde, menfi tespit dava¬sına bakan mahkeme borcun ödenmiş olduğunu dikkate almadan davaya menfi tespit davası olarak devam etmiş ise ve davacı borç¬lunun borçlu olmadığının tespitine karar vermiş ise bu durumda borçlunun ayrıca bir istirdat davasına açmasına gerek yoktur. Zira, İİK madde 72/5’e göre, kesinleşen menfi tespit ilamına göre ayrıca hükme gerek kalmadan icra eski hale iade edilir. Ancak, icra, ke¬sinleşen ilamın içeriğine göre kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Demek ki, menfi tespit davası lehine sonuçlanan davacı borçlu, kesinleşen ilamın kapsamı dışında kalan takip harç ve masrafları ile takip konusu meblağ için icra dairesine ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlayan temerrüt faizinin tah¬sili için istirdat davası açabilir70. Menfi tespit davasının devamı sırasında takip konusu bedel alacaklıya kısmen ödenmiş olabilir. Zira, kanun paranın tamamı¬nın ödenmesine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Dolayısıyla, böyle bir durumda paranın borçluya ödenen kısmı bakımından menfi tespit davası, istirdat davasına dönüşür. Paranın kalan kısmı için ise, menfi tespit davası devam eder71. İİK m.72/6 gereğince, istirdat davasına dönüşmüş olan menfi tespit davasının borçlu lehine hükme bağlanması halinde, m.72/5 c.3 ve dört hükümlerine göre, borçlu lehine tazminata hükmedil¬mesi gerekir. Çünkü, davanın aslı menfi tespit davasıdır ve bu dava borçlunun iradesi dışında istirdat davasına dönüşmüştür. Nitekim takip konusu borcun ödenmesi ile alacaklı kötü niyetini devam ettirmiş ve alacaklının haksız ve kötü niyetle yaptığı takip nedeniyle borçlunun uğradığı zarar daha da artmıştır72. Buna karşı¬lık, m.72/6 gereğince istirdat davasına dönüşmüş olan dava¬nın alacaklı lehine sonuçlanması halinde, alacaklı lehine tazminata hükmedilemez. Çünkü, icra takibinin durdurulması veya icra vez-nesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmiş değildir. Esasen, menfi tespit davasında ihtiyati tedbir ka¬rarı alınmamış olması nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş ve menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmüştür73. V. İSTİRDAT DAVASINDA YARGILAMA USULÜ1. Davanın Taraflarıİstirdat davasında davacı sıfatı borçlu olmadığı halde parayı cebri icra tehdidi altında ödemiş olan icra takibinin borçlusuna aittir. Takip konusu parayı icra takibinin borçlusu yerine üçüncü kişide ödeme yapabilir. İcra dairesine yapılan ödemenin kısmi veya tamamen olması yada borçlu veya üçüncü kişi tarafından yapıl¬ması önemli değildir. Önemli olan ödemenin icra dairesine yapılmış olmasıdır74.Takip konusu parayı icra takibinin borçlusu yerine üçüncü kişi ödemiş olsa dahi, açılan istirdat davasında davacı sıfatı icra takibinin borçlusuna aittir. Dolayısıyla, üçüncü kişinin istirdat da¬vasında davacı sıfatı yoktur75. “Davacının dava dilekçesinde dayan¬dığı olayları nitelemek ve bu tavsife uygun yasa maddelerini tespit edip uygulamak HUMK'nun 76. maddesi gereğince hakimin görevi gereğidir. Davacı dava dilekçesinde «damadı (E.)'nin borcunu kabul ederek (100.000) lira para ile dava konusu iki çeki davalıya bu mü¬zayaka durumundan dolayı verdiğini» ileri sürmüştür. Böylece, BK'nun 30/2. maddesine dayanmaktadır. Burada, borçlu davacı olmadığı gibi, haczedilen mallar da kendisine ait bulunmamaktadır. Bu itibarla bir hakkın veya kanuni selahiyetin kulanılacağı tehdidi ile müzayakaya düçar olduğu kabul edilemez. Bu nedenle olaya uy¬gun düşmeyen gerekçe ile hüküm tesisi bozmayı gerektirir”76. Yani istirdat davası açamaz. Ancak, takip konusu alacak, üçüncü kişinin kefaleti ile temi¬nat altına alınmış olup ta, asıl borçlunun borcu ödemiş olmasına rağmen alacaklı adi veya müteselsil kefile karşı ilamsız takibe gi¬rişmiş, ödeme emrinin kesinleşmesi üzerine de takip borçlusu kefil, cebri icra tehdidi altında takip konusu alacağı ödemiş ise, açılacak istirdat davasında davacı sıfatına üçüncü kişi olan kefil haizdir. Bunun nedeni, icra takibi kefile karşı yapılmış olduğundan bu ta¬kibin borçlusu takip konusu alacağın asıl borçlusu olan kişi değil, aleyhine takibin yapıldığı kefildir77. 2. Görevli Mahkemeİstirdat davasına bakmakla görevli mahkeme, dava konusu para alacağının miktarına göre belirlenir. Dolayısıyla, istirdat dava¬sına bakmakla görevli mahkeme HUMK madde 1-8 hükümlerine göre belirlenir. Yani istirdat davası, sulh hukuk ya da asliye hukuk mahkemesinde açılır78.İstirdat davasının konusunu teşkil eden miktar, borçlunun, ala¬caklıya cebri icra tehdidi altında ödemiş olduğu toplam para miktarı¬dır. Bu miktara, takip konusu asıl alacak, faiz, icra harç ve giderleri dahildir. Davacının ödeme tarihinden itibaren isteyebile¬ceği temerrüt faizi görevli mahkemenin belirlenmesine dahil edil¬mez79.Alacaklı ile borçlu arasında, istirdat davasının konusu olan alacak hakkında bir tahkim sözleşmesi yapılmış ise, istirdat dava¬sının hakemlerde açılması gerekir80.  3. Yetkili Mahkemeİstirdat davasında davanın açılacağı yere ilişkin yetkili mah¬keme bakımından takip borçlusu seçim hakkına sahiptir. Buna göre takip borçlusu;Davalının yerleşim yeri mahkemesinde açabilir. Birden fazla kişiye yani, alacaklıya açılmakta ise, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açabilir.İcra takibinin yapıldığı yer mahkemesi yani, aleyhine takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde de istirdat davası açabilir81. Davacı borçlu, istirdat davasını bu iki yer mahkemelerinden birinde açmayıp, yetkisiz bir mahkemede açarsa, bu durumda se¬çim hakkı davalıya geçer82 “İcra ve İflâs Kanunu'nun 72. maddesi¬nin son fıkrası hükmüne göre, bu tür istirdat davaları icra takibinin ya¬pıldığı yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının ika¬metgâhı mahkemesinde de açılabilir. Bu durumda; bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme bulunmakta ve davacı bu mahke¬melerden birinde dava aç¬mak hususunda bir seçim hakkına sahip olmaktadır. Ne var ki, davacı davasını bu genel ve özel yetkili mah-kemelerden hiç birinde açmayarak, yetkisiz bir mahkeme¬de açar ise, o zaman seçme hakkı davalıya geçer. Davalı yetki itirazında bu mahke¬melerden kendi seçimine göre birisinin yetkili olduğunu bildi¬rebilir. Davalı yetki itirazında bulunurken seçme hakkını genel yet¬kili mahkeme olan ikametgâh mah¬kemesi Bodrum mahkemesi ola¬rak kullanmıştır. Öyleyse mahkemenin yetkisizlik kararında dava dosyasının davalının yetki itirazında yetkili olduğunu bildirdiği Bod¬rum Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermesi ge-rekirken, açıklanan kuralı gözden kaçırarak Kadıköy Mahkemesini yetkili kabul etmesi usu¬le ve yasaya aykırıdır ve hüküm bu nedenle bozulmalıdır”83. İstirdat davasında yetki kamu düzeninde olmadığın¬dan “Ta¬raflar arasındaki uyuşmazlık İİK'nun 72. madde¬sine göre açılmış bir dava olmakla, davanın bu niteliğine göre bu madde hükmünde düzenlenen yetki kamu düzeni ile ilgili bulunma¬makla, yetki itirazında bulunan davalının, daha sonra yetki itirazın¬dan feragati geçerli olmakla, «yetkisizlik kararı» verilmeyip işin esa¬sının incelen¬mesi gerekir”84 davalı bu durumda ilk itirazında bu mahkemelerden birinin yetkili olduğunu bildirmesi gerekir. Yetki¬sizlik ilk itirazının geçerli olabilmesi için davalı itiraz ederken yet¬kili mahkemeyi göstermesi gerekir85. Taraflar yetki sözleşmesi ile başka bir yer mahkemesini de yetkili kılabilirler. Ancak, bu durum İİK madde 72/7’de ki yetki kurallarını kaldırmaz86. “Davalı, borçlusu davacı olan bir senede da¬yanarak Bur¬dur İcra Dairesinde takip yapmış, borçlu davanı imza inkârı suretiyle itirazda bu¬lunmuştur. Kesinleşen takip nedeniyle ödeme yapan davacı Antalya mahkemesin¬de işbu menfi tespit ve istirdat davasını açmıştır. Takibe konu senet üzerinde, «ihti¬laf ha¬linde Antalya mahkemelerinin yetkili olduğu» kabul edilmek sure¬tiyle, taraflar arasında bir yetki anlaşması yapılmış bulunmaktadır. İstirdat davası bu senedin haksız olarak tahsilinden doğmuş bulun¬duğundan, mevcut yetki anlaşması sebebiyle Antalya mahkemele¬rinde de istirdat davası açılması mümkün bulundu¬ğundan, işin esa¬sına girilerek karar verilmek icabederken «davanın yetki yönünden reddi» doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir”87. 4. İstirdat Davasının Açılmasıİstirdat davası normal bir eda davası gibi açılır. Borçlu, borçlu olmadığı bir parayı herhangi bir nedenle cebri icra tehdidi altında ödemiş olduğunu bildirerek istirdat davası açabilir88. Ayrıca istir¬dat davası açma hakkı olan borçlu, menfi tespit davası açamaz89.Borçlu itirazın kaldırılması davasında İcra Mahkemesinde ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini istirdat davasında ileri sürebilir. Bunun nedeni, itirazın kaldırılması kararı istirdat dava¬sında kesin hüküm teşkil etmez. Aynı şekilde borçlu, İcra Mahke¬mesinde bildiremediği itiraz ve def’ilerini de istirdat davasında ileri sürebilir. Ancak ödeme emrine itiraz ederken ve İcra Mahkeme¬sinde zamanaşımını ileri sürmeyen borçlu, icra takibinde ödemiş olduğu borcun zamanaşımına uğradığını bildirerek istirdat davası açamaz90. 5. İspat Yüküİstirdat davasında ispat yükü, davacı konumundaki borçluya aittir. İİK madde 72/8 den de bu açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı borçlu istirdat davasında yalnız paranın verilmesi ge¬rekmediğini ispata mecburdur91. “Dava, hukuksal nitelikçe, İcra ve iflâs Kanunu'nun 7217. maddesine dayalı istirdat davasıdır. Aynı maddenin son fıkrası hükmün-ce, istirdat davasında davacı, «yalnız paranın verilmesi gerekmediğini» ispat etmek zorundadır. Buna kar¬şılık, icra takibinin alacaklısı durumundaki davalı, «takibe konu ala-cağının, mevcudiyetini» ispatla yükümlüdür. Takip alacaklısı davalı M.K., davaya cevap dilekçesinde, «icra takibinde talep ettiği alacağı¬nın kendisiyle davacı arasında düzenlenmiş bulunan 23.8.1993 günlü sözleşmeden doğduğunu, bu söz¬leşmenin (f) bendinde belirti¬len alacağının davacı tarafından ödenmediğini, taki¬binde talep ettiği para kadar olduğunu» savunmuş, icra takip talepnamesinde de bor¬cun sebebini aynı şekilde açıklamıştır. Yukarıda açıklanan ve Yargı¬tay’ın sapma göstermeyen kararlarında benimsenmiş bulunan «menfi tespit ve istirdat davala¬rında, davalının takibe konu alacağın varlığını ispatla yükümlü bulunduğu» yo¬lundaki ilke gereğince, or¬taya çıkacak uygun sonuç çerçe¬vesinde bir karar verilmesi gerekir92. Yani davacı borçlu, borçlu bulunmadığını, borcun hiç doğmadığını, borcun hükümsüz olduğunu veyahut da ödenmiş olduğu ispat edecektir93. İsviçre’de ise davacı alacaklı yalnız ödediği alacağın hiç veya artık mevcut olmadığını ispatlamak zorundadır. Alacaklı, borçlunun cebir tehdidi altında değil, iradesiyle ödediğini ispatla¬mak zorundadır94.İİK 72/8 bunu açıklarken, Yargıtay, ilamsız icra takibinin borçlusunun süresinde ödeme emrine itiraz etmemesi nedeniyle kesinleşmiş olması halinde, istirdat davasında ispat yükünün da¬valı alacaklıya düştüğü görüşündedir95. “Menfî tespit davasında ta¬rafların sıfatları deği¬şik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olamayacağı açıktır. Bu davada da genel kural uygulanır. Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma ira¬desinin bulunmadı¬ğını veya sahiden bulunduğu halde daha sonra ödeme gibi bir ne¬denle düştüğünü (sona erdiğini) ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyor¬sa bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olma¬sına karşın davalıya düşer Borçlu varlığını kabul ettiği borcunu ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürü¬yorsa bu durumda ispat yükü doğal olarak kendisine düşecektir. Varılan sonuç istirdat da¬vası bakımından da geçerlidir. Nitekim HGK. -belgesiz olarak yapı¬lan ilamsız icra takiplerine itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleş¬mesi sonucu takip konusu borç ödendikten sonra açılan «geri alma» dava¬sında ispat yükünün davalı durumundaki alacaklıya ait olduğuna» (3.2.1982 gün ve 1980/3-1347, 1982/73 sayılı kararıyla) karar vermiştir. Dava konusu yapılan olayda, davalı alacaklı ilamsız icra takibine girişmiş ve borçlunun itiraz etmemesi nedeniyle takip ke¬sinleşmiştir. İcra takibi herhangi bir belgeye dayanmamaktadır. Ödeme emrine itiraz edilmemesi sonucu ilamsız icra ta¬kibinin ke¬sinleşmesi, takip hukuku yönünden sonuç doğurur. Bu husus, borçlu¬nun borçlu olduğunu inkâr ettiğine dair maddi hukuk yönün¬den bir karine teşkil etmez. O halde davalı alacaklı evvelemirde «da¬valı borçludan alacaklı olduğunu» ispat et¬mekle yükümlüdür”96. Yar¬gıtay’ın bu görüşü bilimsel öğretide eleştirilmiştir. Şöyle ki, Prof. Dr. Baki Kuru; senetsiz olarak yapılan ilamsız icra takibinde borç¬lunun, hiçbir mazerete dayanmadan ödeme emrine itiraz et¬memesi nedeniyle ilamsız icra takibinin kesinleşmesi ve borcu ödemesi üzerine, istirdat davası açması halinde, ispat yükünün davacı borçluya ait olduğu görüşündedir97.İstirdat davasında ispat yükünün davacı borçluda olması İİK m.78/8 gereğidir. Yani, BK 62 ile münasebeti olmadığını, dolayı¬sıyla verilen şeyin geri alınabilmesi için hata ile verildiğini ispatla¬mak zorunluluğu bulunmadığını belirtmek maksadını taşıma¬maktadır98. “Mahkemenin red kararı esas itibariyle Borçlar Kanunu'¬nun 62. maddesindeki «borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kim¬se, hataen kendisini borçlu zannederek verdiğini isbat etmedikçe, onu istirdat ede¬mez» hükmüne dayandırılmıştır. Anılan bu maddede ön¬görülen yanlış eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır. Hayata düş¬müş olsa idi, edada bulunmayacağı anlamına gelir. Edada bulu¬na¬nın olaylar üzerinde yanılmasıyla, hukuki kurallar üzerinde ya¬nıl¬ması ara¬sında fark yoktur. Kusuru ile yanlışa düşse dahi sonuç de¬ğişmez. Davalı idarenin ta¬viz bedeli ödendiği sırada, davacıların ba¬ğışlama iradesiyle hareket ettiği hususun¬da bir savunması da bu¬lunmamaktadır. Edanın rızası ile yapılmış olması, sözü ge¬çen mad¬denin unsurlarından biri olup, gerçek isteği dışında yapılan ödeme¬lerde 62. madde değil 61. maddenin uygulanması gerekir. Maddede geçen «hata» kavra¬mı iradenin bozulmasıyla ilgili değildir. Burada «sebebin yokluğu» amaçlanmıştır. Borcun kullanılması (se¬bebin yok¬luğu) hatanın varlığı için yeterlidir (Bknz: Yargı¬tay Hukuk Genel Ku¬rulu 4.12.1974 gün ve E: 67, K: 1293; Yargıtay 4. Hukuk Daire¬sinin 15.10.1984 gün ve 6660/7584 sayılı kararı, Seza Reisoğlu, Sebep¬siz iktisap Da¬vasının Genel Şartları, s: 146-165)”99. Çünkü ispat yükü davacı borçluda değil ise, borçlu zaten borçlu olmadığını is¬pat etmekle yükümlü olmayacaktır. Bu nedenle, borçlu olmadığını ispatla yükümlü olmayan borçlunun, borcu ol¬madığı parayı hata ile verdiğini ispatla yükümlü olmadığını belirt¬mek için İİK madde 72’ye ayrıca hüküm konulmasına gerek yoktur. Diğer bir deyişle, borçlu borcunu cebri icra tehdidi altında ödediği için, borcun hata ile ödenmesi söz konusu olamaz100.  6. Delillerİstirdat davasında delil olarak, HUMK’un izin verdiği deliler kullanılabilir. İsviçre’de ise her türlü delil kullanılabilmektedir (Amonn/Gasser ( ) 20, no.35)101.  a) Senetle ispat zorunluluğu;Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yeni¬lenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki iş¬lemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 430 YTL’nı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekmektedir ( HUMK m.288). bu hukuki işlemlerin değeri ödeme veya borçtan kurtulma gibi herhangi bir sebeple 430 YTL den aşağı düşse bile senetsiz is¬pat olunamaz. Ayrıca HUMK madde 290’a göre senetle ispatı gere¬ken konularda, karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinle¬nebilir102. b) Maddi olayların tanıkla ispatı;Senedin, hata, hile, tehdit sonucu düzenlendiği iddiaları ta¬nıkla ispat edilebilir103. (HUMK m. 293/5). c) Senede karşı senetle ispat zorunluluğu;Senette borcun nedeni gösterilmemişse, davacı genel hüküm¬lere göre alacağın belli bir nedene dayandığını ve fakat bu nedenin gerçekleşmediğini yada hükümsüz kaldığını kesin delillerle kanıt¬lamalıdır.Senette borcun nedeni mal yada nakit olarak gösterilmiş ise, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olduğundan, ispat yükü bunun aksini ileri süren senedi talil eden tarafa düşer. İspat yükü kendisine düşen taraf, bunu başaramazsa karşı tarafa yemin teklif edebilir. Fakat yemin edecek taraf için suç sayılan cezai ge¬ciktirici nitelikteki eylemler hakkında yemin teklif edilemez104. d) Diğer deliller;Mükerrer ödeme yazılı delille ispat edilebilir105. Yakın akrabalar arasındaki hukuksal işlemler eğer senede bağlanmışsa, bu senede karşı ileri sürülecek iddianın yine senetle ispat edilmesi gerekir106.İstirdat davasında gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılabi¬lir107.  VI. İSTİRDAT DAVASININ SONUÇLANMASI1. İstirdat Davasının Davacı Lehine Sonuçlanması;İstirdat davasının hükme bağlanması normal bir hukuk da¬vası gibidir108. İstirdat davası, davacı borçlu lehine sonuçlanırsa, mahkeme, cebri icra tehdidi altında ödenen paranın davacıya geri verilmesine ve davacının ödediği harç ve masrafları ile istirdat da-vasının yargılama, harç ve masraflarının davalı alacaklıya yükle¬tilmesine karar verilir109. İsviçre’de davacı dava sonunda davayı kazanması halinde, istirdatı garanti altına almak üzere icra daireine veya iflas dairesine ödediği bedel üzerine henüz dağıtım yapılmamışa, ihtiyati haciz koydurabilir (Amonn/Gasser, n0.37; SchKG Art. 271; BGE 90 II 117; BGE 125 III 151)110. Davalı alacaklı ödeme tarihinden itibaren temerrüde düşmüş ise ve davacı borçlu dava dilekçesinde temerrüt faizi istemiş ise, davacı alacaklı temerrüt faizi ödemeye mahkum edilir. “Davacı borçlunun açmış olduğu menfi tesbit davası sırasında borcun öden-miş olması nede¬niyle dava İİK'nun 72/6. maddesi uyarınca istirdat davasına dönüşmüştür. Davacı dava açmadan öncede karşılıksız olup protokolla iadesi kararlaştırılan senedin ken-disine geri verilme¬sini ihtarname keşide ederek istemek suretiyle davalı tarafı te¬mer¬rüde düşürmüştür. Karşılıksız senedin tahsil edilmesi nedeniyle, dava yasa ge¬reği istirdat davasına dönüştüğü için, davacı «ödemiş olduğu meblağa ödeme tari¬hinden itibaren» faiz talep edebilir. Ödeme bir defada olmayıp muhtelif tarihlerde yapıldığına göre, her ödemenin ayrı ayrı saptanarak bu tarihlerden itibaren T.C. Merkez Bankasından sorularak tesbit edilecek reeskont faizine hükmedil¬mesi ve ayrıca IIK. 72/5. maddesindeki unsurlar gerçekleştiğinden, karşılıksız senedi icra takibine koyan davalı hamil Makina ve Makina Yedekleri Ltd. Şti. aleyhine ve dava¬cı yararına % 40 nispe¬tinde tazminata hükmedilmesi gerekir”111.Davacı istirdat davası sonucunda lehine verilen kararı kesin¬leşmesini beklemeden icraya koyabilir. Zira, para alacağına ilişkin ilamların icrası için kesinleşmeleri gerekmez112 (HUMK m. 433/1).İstirdat davasında kazanan herhangi bir taraf herhangi bir taz¬minata hükmedilemez113 “Davacı tarafından açılan işbu davanın, İİK'nun 72/1. maddesinde öngörülen menfi tespit davası seklinde olmadığı, davacının daha önce icra dairesine fuzulen ödemek zo¬runda kaldığı (1.700.000) liranın geri alınması amacına yönelik ve aynı maddenin 7. fıkrasında belirtilen genel hükümlere dayalı bir «istirdat dava¬sı» olduğu dikkate alınmadan, davada uygulama ola¬nağı bulunmayan aynı madde¬nin 5. fıkrasında belirtilen icra tazmi¬natına davalı aleyhine hükmedilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalı yararına bozulması gerekmiştir114. Yani icra inkar tazminatına hükmedilemez “Temyiz konusu dava, İİK'nun 72/VII maddesi uyarınca açılmış istirdat davasıdır. Anılan fıkrada «davada haklı çıkan taraf yararına bir tazminata karar ve¬rileceğine ilişkin bir hüküm mevcut değildir. Bu durum karşısında davayı kazanan taraf yararına tazminat takdirine yasal olanak bulunmamaktadır. (Prof. Dr. Baki Kuru; İcra ve İflâs Hukuku, 1983, s: 242). Şu hale göre is¬tirdadına karar verilen meblağın % 15 'i nispetindeki inkâr tazmina¬tının davalıdan alınarak davacıya veril-mesine karar verilmiş olması isabetsizdir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama ya¬pılmasına ihtiyaç göstermediğinden hükmün HUMK'nun 438/f.VII. maddesine göre düzeltilerek onanması gerekmiştir”115. Ancak menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi halinde, davayı kaza¬nan borçlu lehine asgari yüzde kırk tazminata hükmedilmesi gere¬kir116. Bundan başka, istirdat davasını kaybeden alacaklı BK 49’a göre manevi tazminat ödemeye de mahkum edilebilir117. “Davacı vekili, «müvekkilinin 17.7.1984 vâde tarihli bono ile (56.000) lira borçlu ol¬duğunu, ancak davalının senetteki vâde tarihini 17.7.1983 olarak düzelterek aldığı ihtiyati haciz kararı ile takibe geçtiğini, mü¬vekkili¬nin evin-deki eşyalarının haczedilmesi ve satışa çıkartılması üzerine borcu ödemek zorunda kaldığından; (70.190) liranın istir¬dadı ile, ayrıca ticari itibarı sarsıldığından. (100.000) lira manevi tazminata hükmedilmesini» talep etmiştir. Davalı vekili, «senedin vâ¬desindeki düzeltmenin davacının rızası ile yapıldı¬ğını» ileri sürerek «davanın reddini» istemiştir. Mahkemece, «bilirkişi raporuna göre, senedin vâde tarihinin 17.7.1984 oldu¬ğu halde tahrifat yapılarak 1983 yılı olarak düzeltilip ihtiyati haciz kararı alınarak takibe geçil¬diği anla-şıldığından, (70.190) liranın istirdadı ile manevi tazminata hükmolunmasına» karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Hükme dayanak yapılan deliller ve gerekçeye göre, tem¬yiz itirazlarının red¬diyle hükmün onanmasına karar verilmiştir118. Borçlu alacaklı tarafından açılan İstirdat davasında, davalı ala¬caklının iyi niyetli olduğunu düşünürsek, davalı alacaklının geri verme yükümlülüğü, BK 62’ye göre açılan sebepsiz iktisap dava¬sından daha ağırdır. Çünkü BK 63’e göre, iyi niyetli olan davalı alacaklı, paranın geri verilmesi anında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nispetinde iade ile yükümlü değildir. İstirdat da¬vasında ise, davalı alacaklı, böyle bir durumu ispat ile tam so¬rumluluktan kurtulamaz119. 2. İstirdat Davasının Davalı Alacaklı Lehine Sonuçlanması;İstirdat davası davalı alacaklı lehine sonuçlandığı taktirde, da¬vacı borçlu yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir120. Davacı borçlu da olduğu gibi davalı alacaklıda karşı tarafa karşı icra inkar tazminatı isteyemez. B. DİĞER TAKİP YOLLARINDA İSTİRDAT DAVASII. İLAMLI İCRADA İSTİRDAT DAVASIBorçlu icra emrinin tebliğinden önceki bir dönemde borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş olduğunu icra mahkemesinde ancak belli belgelerle ispat edebilir. Bu belgeler, yetkili mercilerce re’sen düzenlenmiş veya onanmış veya imzası icra dairesinde veya icra mahkemesinde yada mahkeme önünde, alacaklı tarafından ikrar edilmiş olan belgelerdir. Borçlu, borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş olduğunu böyle bir belge ile ispat edemezse, icra mahkemesi, borçlunun icranın geri bırakılması talebinin reddine karar verir. Bu halde borçlu icra mahkemesinde icranın geri bırakılmasını isteme¬siyle esasen durmamış olan icra takibi, sonuna kadar devam eder. Takibin kesinleşmesi sonucunda, borçlu borcu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığı iddiasında ise, istirdat davası açabilir121. İlamlı icrada davacı borçlu, hükmün verildiği tarihten sonraki dönemde İcra Mahkemesine borcun ifa edilmiş veya zamanaşımına uğramış olduğu ileri sürmüş, ancak İcra Mahkemesine sürmüş olduğu bu iddiaları, İcra Mahkemesinde ispat edemeyerek borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemiş olabilir. Nite¬kim, cebri icra tehdidi altında ödeme yapmış olan borçlu ödediğini geri alabilmek için, alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (İİK m.33/4, m.33a/3)122. “İİK’nun 30. maddesinin son fıkrasında belirtil¬diği gibi, borçlu olma¬dığı bir şeyi ödemek zorunda kalan kişi 72. madde uyarınca, umumî hükümlere dayanarak mahkemeye başvurup paranın geri verilmesini istemek hakkını haizdir. Ancak; geri alma davasının mahkeme ilâ¬mına takaddüm edip muhkem ka-ziye kural lan gereğince dermeya¬nına imkân kalmayan sebeplere değil, sonradan tahaddüs eden olay ve sebeplere istinad ettirilmesi zaruridir. Hükümden önceye taallûk eden sebepler sair şartların mevcu¬diyeti halinde temyiz, karar dü¬zeltme, tavzih veya iadei muha-kemeye mesnet olabilir. İlâma merbut borcun sonradan itfa veya imhal olunduğuna vesaireye müteallik iddiaların şahitle isbatına cevaz yoktur. Davacıdan yazılı delil isten¬mesi ibraz edilmediği' takdirde anlaşmazlığın antla çözülmesi gere¬kir. Şahadete dayanılarak karar verilmesi usule aykırı, temyiz iti¬razları yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verildi”123. Borçlu ilamın verildiği tarihten önceki dönemde borcun ifa edilmiş veya zamanaşımına uğramış olduğunu ileri sürerek istirdat davası açamaz. Çünkü borçlunun bu iddialarını dava sırasında ileri sürmesi gerekir. Aksi halde maddi anlamda kesin hükme ay¬kırı düşer124 “Davacı, davalı ile aralarında önceden Antakya Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde cereyan eden 966/964 esas sayılı dava sırasında her nasılsa ödeme iddialarının gözönüne alınmadığını ve anılan davanın aleyhine sonuçlandığını ve verilen kararın Yargı¬tay'dan geçmek suretiyle kesinleştiğini ; davalının bu kesinleşen ilâmı icraya koyduğunu ve ikinci kez ilamlı takip yoluyla borcun tah¬sil edildiğini ileri sürerek, bu yol ile (ilamlı takip yoluyla) tahsil edilen paranın İİK.nun 72. maddesi hükmün'ce istirdadına karar verilme¬sini istemiştir. Davanın şu ileri sürülüş şekli itibarıyla davacının, ke¬sinleşmiş olan ilk davadan önce yedinde bulunduğu ihtilafsız olan belgelere dayanarak kesinleşen ilâm ile icraen tahsil edilen paranın geri alınmasını talep ettiği görülmektedir. Oysa dairemizin 15.1.1974 gün ve 12745/46 sayılı ve yine aynı doğrultuda bulunan 29.3.1973 gün 9514/3736 ilâmlarında da açıklandığı üzere; bir uyuşmazlık dava edilip mahkeme önünde görüldükten ve sonuçta verilen karar kesin hüküm durumuna girdikten sonra o davanın taraflarının, o da¬vada incelenen olayların yanlış tespit edilip, yanlış sonuca varıldı¬ğını ileri sürebilmeleri, ancak usulün 445 ve sonraki maddelerinde gösterilen koşullar gerçekleştiği takdirde yargılamanın iadesi yo¬luyla mümkündür. Yoksa İİK'nun 72. maddesine dayanarak kesin hüküm konusunun gerçeğe aykırılığının saptanması, yada aynı nite¬likte bir tespitten sonra ilâma dayanılarak ödenen paranın geri alın¬ması istenemez. Çünkü ilâma karşı olumsuz saptama ya da geri alma istemi, ancak taraflar arasında ilâmdan sonra gerçek¬leşen olaylara ve hukukî nedenlere dayanılarak ileri sürülebilir. O halde davanın bu nedenle reddi gerekirken, bir yıllık hak düşürücü süre¬den bahisle ve bu sürenin (son ödeme tarihinden bir yıl) geçmediği de gözetilmeksizin davanın süreden reddedilmiş olması, bozmayı gerek¬tirir. Ancak dava reddedilmiş olduğundan yukarıda anılan gerekçe ile hükmün onanması yoluna gidilmiştir”125.İlamlı icraya ilişkin para alacaklarında, borçlunun yapmış ol¬duğu icranın geri bırakılması talebi İcra Mahkemesince reddedil¬miş veya borçlunun icranın geri bırakılması için İcra Mahkemesine başvurmamış olabilir, böyle bir durumda davacı borçlu, borcunu icra dairesine ödemek zorundadır. Aksi halde, malları haczedilir satılır ve bedelinden alacaklıya ödenir126. İşte böyle bir durumla kar¬şılaşan borçlu borcunu cebri icra tehdidi altında ödemiş olmakta¬dır.İcra Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden, Alacaklı İcra Mahkemesinin icranın geri bırakılması talebinin reddi kararına dayanarak, istirdat davasına karşı kesin hüküm itirazında bulunamaz127. II. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİPTE İS¬TİRDAT DAVASIRehinin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, icra mahkemesi ka¬rarı ile takibin taliki ve iptali, menfi tespit ve istirdat davaları hakkın¬daki hükümler uygulanabilir (İİK m.150/a,I; 150 c.3)128. Nitekim, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe ilişkin Yargıtay kararına ba-kacak olursak; “Davacılar vekili, «dava dışı bir şirketin davalı ban¬kaya olan kredi borcu nedeniyle müvekkillerinin sahibi oldukları ta¬şınmazın (8.000.000) lira limitle davalıya ipotek edildiğini, 3. şahıs olan mü¬vekkillerinden, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra taki¬binde ipotek limiti aşılarak (14.253.973) lira tahsil edildiğim buna rağmen ipoteğin fekkedilmediğini» iddia ederek, «ipoteğin fekki ile fazla ödenen (6.253.973) liranın ödeme tarihi olan 11.8.1986 tari¬hinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesini» talep ve dava etmiştir. - Davalı vekili, «icra takibinde bor¬cun faizi ile birlikte ödendiğini, dava¬cıların sorumluluğunun ipotek limiti ile sınırlı bulunmadığını» savunarak «davanın reddini» istemiştir. - «İpoteğin fekkine, dava¬cıların istirdat istemlerinin reddine» dair veri¬len karar Dairemizin 1988/8442 - 1989/6210 sayılı ve 13.11.1989 günlü ilamıyla, «yapılan icra takibi sonunda ipotek veren davacıların limitin üzerinde bir ödeme yaptıkları sabittir. 3. kişilerce ipotek veril¬mesi halinde, ipotek verenlerin temerrüdü ve şahsi sorumluluğu ba¬his konusu olmayıp, ipotekli taşınmaz borç yükü altına girmektedir. Bu sebeple, davacıların ipotek limitinden fazla ödemelerinin is¬tirdadına karar verilmek gerekirken, bu istemin reddi doğru gö¬rülmemiştir» gerekçesiyle davacılar yararına bozulmuştur. -Mahke¬mece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu «iddia ve sa¬vunmaya ve toplanan kanıtlara nazaran dava konusu ipoteğin fek¬kine, (6.253.973) liranın dava tarihinden itibaren % 30 faizi ile birlikte davalıdan istirdadına, fazlaya ilişkin faiz isteminin red¬dine» karar verilmiştir. - Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. -Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir"129. Şek¬linde ki kararı istirdat davasının açılabileceği yönündedir. III. İFLAS YOLUYLA TAKİPTE İSTİRDAT DAVASI1. Genel İflas Yolu İle Takipte İstirdat Davası İstirdat davasını hükme bağlayan İİK madde 72/7 hükmü, ge¬nel olarak ‘’ takibe itiraz edilmemiş ’’ olmasından söz etmektedir. Dolayısıyla, borçlu iflas ödeme emrine itiraz etmemekle aleyhine yapılan iflas takibi, takip hukuku bakımdan kesinleşmektedir. Bu durumda, borçlunun artık ticaret mahkemesine ilişkin iflas dava¬sında borçlu olmadığına ilişkin bir itirazda bulunmasına imkan yoktur130. Borçlu aleyhine yapılan iflas takibinden ve iflas etmekten, an¬cak takip konusu parayı ödemek suretiyle kurtulabilmektedir. De¬mek ki, borçlu olmadığı bir parayı cebri icra iflas tehdidi altında ödemek zorunda kalan iflas takibi borçlusunun bu parayı ödedik¬ten sonra, İİK madde 72/7’ye göre bir istirdat davası açabilmesi gerekir131.Borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olması durumda, ticaret mahkemesinin itirazın kaldırılması hakkındaki vereceği karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmektedir. Dolayısıyla, İtirazı ticaret mahkemesince kaldırılmış olan iflas takibi borçlusu, istirdat davası açma imkanı kalmamaktadır. Borçlunun ticaret mahkeme¬sinin maddi anlamda kesin hükmüne karşılık istirdat davası açtı¬ğını düşünürsek, davacı borçlu, alacaklının kesin hüküm itirazı (HUMK 237) ile karşılaşabilmektedir132. Buradan çıkan sonuca göre, İflas yolu ile takipteki istirdat davasının uygulama alanı ola¬rak sa¬dece ödeme emrine itiraz edilmemesi halinde bir istirdat da¬vası açmak mümkün olacaktır. 2. Kambiyo Senetlerine Mahsus İflas Yolunda İstirdat Da¬vasıBorçlunun, hakkındaki iflas takibinin kesinleşmesi için iflas ödeme emrine itiraz etmemiş olması gerekmektedir. Kesinleşen if¬las takibi sonucunda borçlu, borcunu ödedikten sonra, borçlu ol¬madığı bir parayı ödediğini ileri sürerek veya depo kararı üzerine alacaklıya karşı istirdat davası açabilir133 (m.175).Borçlunun iflas ödeme emrine itiraz etmemiş olması duru¬munda, ticaret mahkemesinin m.173’e göre yaptığı inceleme şekli bir inceleme olduğundan, ticaret mahkemesinin kararı maddi an¬lamda kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla, iflas ödeme emrine itiraz etmemesinden dolayı borçlu olmadığı bir parayı iflas tehdidi altında ödemek zorunda kalan borçluya, istirdat davası açma hak¬kının tanınması yerindedir134. Dipnotlar1. YILMAZ, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 2002, s. 583.2. YILMAZ, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 2002, s. 583.3. KİRAZ/ÖNEN/KAYAN, İcra Ve İflas Kanunu Ve İlgili Mevzuat, 2006, s. 50.4. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 233-234.5. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 375. 6. Bkz. HGK 03.02.1982, 3/1347-73. Kazancı Bilişim. Ayrıca, Bkz. HGK Kararı Tam Metni İçin, Örnek Yargıtay Kararları No: 17. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005. s. 243.8. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 2389. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005. s. 243, dip not.17.10. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 238-23911. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 239.12. Bkz. 11. HD. 11.05.1993, 167/7082, Kazancı Bilişim. Ayrıca, Bkz. 11 HD. Kararı Tam Metni İçin, Örnek Yargıtay Kararları karar no. 813. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 388.14. Bkz. 11. HD. 09.03.1981, 935/958; YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s.380.15. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 380.16. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 241.17. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s: 16. 18. Bkz. 11. HD. 09.03.1989, 4513/1485, Kazancı Bilişim19. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 382. Ayrıca, Bu Konuya İlişkin Talih Uyar’ın Görüşü İçin bkz. s. 382.20. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s. 323.21. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s. 9322. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s. 75.23. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 381.24. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 381.25. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s: 7626. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 396.27. Bkz. 11. HD. 14.10.2003, 2942/9359. Kazancı Bilişim28. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 382.29. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 243.30. Bkz. HGK 17.10.1979, 2/317-1315. Kazancı Bilişim.31. Bkz. 2. HD. 03.05.1977, 2707/3733. Kazancı Bilişim.32. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 384.33. Bkz. 13. HD. 19.10.1982, 4652/6044. Kazancı Bilişim.34. Bkz. 11 HD. 12.12.1983, 5572/5660. Kazancı Bilişim.35. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 247.36. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 65837. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 248.38. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s. 158 ve 16039. Bkz. 12 HD. 20/01/1983, 9519/186, (KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkeme¬sinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s: 160, Bkz. Dip not: 252) 40. KİRAZ, Taylan Özgür, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, 2006, s: 153-157.41. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 248.42. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s.252.43. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 393.44. Bkz. 13 HD. 05.12.1988, 141/543. Kazancı Bilişim.45. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 25146. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 394, dip not: 31347. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 395.48. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 399.49. Bkz. HGK 15.04.1972, 4-1265/242. Kazancı Bilişim50. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 39451. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s.249, dip not.32. 52. YILDIRIM, Kâmil, İcra Hukuku Ders Notları, 2004, s. 8053. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 396.54. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 396.55. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 396.56. Bkz. 19. HD. 24.05.2004, 3466/6064. Kazancı bilişim.57. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 254-255.58. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 255.59. Bkz. 19. HD. 30.04.1997, 7512/4298. Kazancı Bilişim.60. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 391.61. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 391.62. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 391-392.63. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 392.64. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 392.65. Bkz. 19. HD. 04.11.1993, 6410/7248. Kazancı Bilişim.66. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 392.67. Bkz. HGK 02.04.1980, 175/1458. Kazancı Bilişim68. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 393.69. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 190.70. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 192. ayrıca Bkz. dip not: 443.71. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 193. ayrıca Bkz. s.23972. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 194.73. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 195.74. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 391.75. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 401.76. Bkz. 13. HD. 24.11.1988, 4532/5649. Kazancı Bilişim.77. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 391-39278. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 402.79. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 392-39380. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 402. Ayrıca, Bkz. dip not: 63. 81. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 392.82. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 258.83. Bkz. 13. HD. 16.04.1985, 1750/2566. Kazancı Bilişim.84. Bkz. 11. HD. 03.12.1985, 6819/6640. Kazancı Bilişim.85. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 259.86. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 404.87. Bkz. 11. HD. 13.06.1988, 138/3906. Kazancı Bilişim.88. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 260.89. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s.260, dip not: 71.90. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005. s. 246.91. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005. s. 245.92. Bkz. 13. HD. 10.02.1998, 10097/1123. kazancı Bilişim.93. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 407.94. YILDIRIM, Kâmil, İcra Hukuku Ders Notları, 2004, s. 8095. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s.261.96. Bkz. 11. HD. 22.06.1984, 3276/3641. Kazancı Bilişim.97. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s.263.98. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstirdat Davaları, 2000, s. 410.99. Bkz. 4. HD. 20.12.1988, 8438/10944. Kazancı bilişim.100. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 410.101. YILDIRIM, Kâmil, İcra Hukuku Ders Notları, 2004, s. 80102. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 411.103. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 412.104. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 412.105. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 413106. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 413107. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 413.108. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s.264.109. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 398.110. YILDIRIM, Kâmil, İcra Hukuku Ders Notları, 2004, s. 81.111. Bkz. 15. HD. 15.12.1994, 2459/7585. Kazancı Bilişim.112. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 398.113. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 398.114. Bkz. 11. HD. 30.04.1991, 866/2700. Kazancı Bilişim.115. Bkz. 11. HD. 06.10.1987, 3479/5113. Kazancı Bilişim.116. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 194. 117. KURU, Baki, İcra Ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası Ve İstirdat Davası, 2003, s. 266.118. Bkz. 11. HD. 18.09.1984, 3293/3999. Kazancı Bilişim.119. MUŞUL, Timuçin, İcra Ve İflas Hukuku, 2005, s. 398.120. YAVUZ, Nihat, Uygulamada Ve Öğretide İtirazın İptali, Menfi Tespit Ve İstir¬dat Davaları, 2000, s. 416.121. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005, s. 443-444.122. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 269.123. Bkz. İİD E. 14301, K. 14931. Kazancı Bilişim.124. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 270.125. Bkz. 4.HD 26.02.1979, 5479/2512. Kazancı Bilişim.126. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 269.127. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 270.128. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005, s. 469.129. Bkz. 1l.HD 21.06.1990, 3067/4958. Kazancı bilişim.130. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 274.131. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 274.132. KURU, Baki, İcra İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, 2003, s. 275.133. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005, s. 538.134. KURU/ARSLAN/YILMAZ; İcra ve İflas Hukuku, 2005, s. 539.

2.045 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page